Ceviz, sağlıklı yağlar, lifler, vitaminler ve mineraller açısından zengin bir kuruyemiştir. Özellikle beyin sağlığına olan faydalarıyla bilinir. İşte cevizin sağlığa dokuz muhteşem faydası:

1. Beyin Fonksiyonlarını Geliştirir: Ceviz, içerdiği omega-3 yağ asitleri ve antioksidanlar sayesinde beyin fonksiyonlarını destekler, hafızayı güçlendirir ve öğrenme yeteneğini artırır.
2. Kalp Sağlığını Korur: Ceviz, kötü kolesterolü (LDL) düşürmeye ve iyi kolesterolü (HDL) yükseltmeye yardımcı olur. Bu sayede kalp ve damar sağlığını korur, kalp krizi riskini azaltır.
3. Kanser Riskini Azaltır: Ceviz, içerdiği antioksidanlar ve fitokimyasallar sayesinde kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlatır ve kanser riskini azaltır. Özellikle meme, prostat ve kolon kanserine karşı koruyucu etkisi olduğu bilinmektedir.
4. Bağışıklığı Güçlendirir: Ceviz, içerdiği vitaminler ve mineraller sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirir, hastalıklara karşı direnci artırır. Özellikle soğuk algınlığı ve grip gibi enfeksiyonlara karşı koruyucu etkisi vardır.
5. Kemikleri Güçlendirir: Ceviz, içerdiği kalsiyum, magnezyum ve fosfor sayesinde kemik sağlığını destekler, kemik yoğunluğunu artırır ve osteoporoz riskini azaltır.
6. Uyku Kalitesini Artırır: Ceviz, içerdiği melatonin hormonu sayesinde uyku düzenini düzenler, uyku kalitesini artırır ve uykusuzluk sorununu giderir.
7. Sindirim Sistemini Düzenler: Ceviz, içerdiği lifler sayesinde sindirim sistemini düzenler, kabızlık sorununu giderir ve bağırsak sağlığını korur.
8. Kilo Kontrolüne Yardımcı Olur: Ceviz, içerdiği sağlıklı yağlar ve lifler sayesinde tokluk hissi sağlar, iştahı kontrol altında tutar ve kilo kontrolüne yardımcı olur.
9. Cilt ve Saç Sağlığını İyileştirir: Ceviz, içerdiği E vitamini ve antioksidanlar sayesinde cilt ve saç sağlığını iyileştirir, cildin nemlenmesini sağlar, kırışıklıkları azaltır ve saçların parlaklığını artırır.

Günlük Ne Kadar Ceviz Tüketmeli?

Uzmanlar, günlük olarak 7-8 adet ceviz tüketmenin faydalı olduğunu belirtiyor. Ancak, ceviz yüksek kalorili bir besin olduğu için aşırı tüketimden kaçınmak gerekir. Özellikle kilo kontrolüne dikkat edenlerin porsiyonlarına özen göstermesi önemlidir.

Deprem anında insanların gösterdiği farklı tepkiler, panik, donakalma veya kontrolsüz kaçma davranışları üzerine uzmanlar çeşitli açıklamalarda bulunuyor. Bu tepkilerin nedenleri arasında, depremin ani ve beklenmedik gelişimi, belirsizlik hissi ve hayatta kalma içgüdüsü yer alıyor.

Prof. Dr. Mehmet Eskin, deprem anında yaşanan panik ve korkunun, otonom sinir sisteminin 'savaş ya da kaç' tepkisini tetiklediğini belirtiyor. Bu durum, bireylerin mantıklı düşünme yeteneğini azaltarak irrasyonel davranışlara yönlendirebiliyor. Eskin, daha önce travmatik deneyimler yaşamış kişilerin deprem anında daha yoğun kaygı ve panik yaşayabileceğine dikkat çekiyor.

Prof. Dr. Aslı Çarkoğlu ise, deprem gibi travmatik olayların ardından insanların olayları anlamlandırma ve kontrolü yeniden kazanma çabası içinde olduğunu vurguluyor. Çarkoğlu, bu süreçte sosyal desteğin ve doğru bilgilendirmenin önemine işaret ediyor. Ayrıca, deprem sonrası ortaya çıkan kaygı ve stresin uzun süreli etkilerini azaltmak için psikolojik destek almanın gerekliliğini belirtiyor.

Deprem anında sakin kalabilmek için uzmanlar şu önerilerde bulunuyor:

• Deprem öncesinde hazırlıklı olmak: Aile bireyleriyle birlikte bir afet planı hazırlamak, acil durum çantası bulundurmak ve güvenli toplanma alanları belirlemek.
• Deprem sırasında doğru davranışları bilmek: Sarsıntı sırasında güvenli bir yerde (örneğin, sağlam bir masa altında) çömelmek, düşmekten korunmak ve sarsıntı geçene kadar beklemek.
• Bilinçli farkındalık (mindfulness) tekniklerini uygulamak: Deprem anında nefes egzersizleri yaparak ve dikkati bedene odaklayarak panik halini azaltmak.
• Doğru bilgiye ulaşmak: Depremle ilgili güvenilir kaynaklardan bilgi edinmek, yanlış ve eksik bilgilerden kaçınmak.

Uzmanlar, deprem sonrası psikolojik sağlamlığı artırmak için sosyal destek ağlarını güçlendirmenin, travma sonrası stres bozukluğu belirtileri gösteren kişilere profesyonel yardım sağlamanın ve toplumda dayanışma kültürünü geliştirmenin önemini vurguluyor.

Beslenme uzmanları, kilo verme sürecinde ilaçlara başvurmak yerine, daha sağlıklı ve ekonomik alternatifler sunan eski usul diyetlerin hala etkili olduğunu belirtiyor. Bu diyetler, sürdürülebilirliği ve genel sağlığı iyileştirmeyi hedefliyor.

İşte beslenme uzmanlarının önerdiği, zayıflama ilaçlarına kıyasla daha etkili ve ucuz olan bazı eski usul diyet yöntemleri:

• Porsiyon Kontrolü: Yiyeceklerin miktarını azaltmak, kalori alımını düşürmenin en basit yollarından biridir. Daha küçük tabaklar kullanmak ve öğünlerdeki porsiyonları bilinçli olarak sınırlamak önemlidir.
• Lifli Gıdalar Tüketmek: Sebzeler, meyveler, tam tahıllar ve baklagiller gibi lif açısından zengin gıdalar, tokluk hissini artırarak daha az kalori alımına yardımcı olur.
• Şekerli İçeceklerden Kaçınmak: Gazlı içecekler, meyve suları ve enerji içecekleri gibi şekerli içecekler, yüksek kalori içerir ve kilo alımına katkıda bulunur. Bunların yerine su, bitki çayları veya şekersiz içecekler tercih edilmelidir.
• Düzenli Egzersiz: Fiziksel aktivite, kalori yakımını artırarak kilo verme sürecini hızlandırır. Haftada en az 150 dakika orta şiddetli veya 75 dakika yüksek şiddetli egzersiz yapmak önerilir.
• Evde Yemek Pişirmek: Dışarıda yemek yemek genellikle daha fazla kalori, yağ ve şeker tüketimine yol açar. Evde yemek pişirmek, içerikleri kontrol etme ve daha sağlıklı seçimler yapma imkanı sunar.
• Yeterli Uyku: Uyku eksikliği, iştahı artıran hormonların salgılanmasına neden olabilir. Günde 7-8 saat uyumak, kilo kontrolü için önemlidir.

Bu yöntemler, zayıflama ilaçlarına kıyasla daha sürdürülebilir ve sağlıklı bir kilo verme süreci sunar. Ancak, herhangi bir diyet programına başlamadan önce bir beslenme uzmanına danışmak önemlidir.

Fernando Meirelles'in yönettiği ve Anthony McCarten'ın senaryosunu yazdığı 2019 yapımı 'The Two Popes' (İki Papa) filmi, Papa Benedict XVI'nın beklenmedik istifası ve yerine Papa Franciscus'un seçilme sürecini konu alıyor. Film, özellikle Papa Franciscus'un artan popülaritesiyle birlikte yeniden ilgi görmeye başladı ve izlenme rekorları kırıyor.

Anthony Hopkins'in Papa Benedict XVI'yı ve Jonathan Pryce'ın Papa Franciscus'u canlandırdığı film, Vatikan'ın karmaşık iç dinamiklerini ve iki farklı dünya görüşüne sahip liderin arasındaki ilişkiyi derinlemesine inceliyor. Film, sadece dini bir figürün hayatını değil, aynı zamanda liderlik, değişim ve uzlaşma gibi evrensel temaları da ele alıyor.

Filmde, Papa Benedict XVI'nın muhafazakar yaklaşımı ile Papa Franciscus'un daha yenilikçi ve halka yakın duruşu arasındaki zıtlıklar vurgulanırken, bu iki liderin ortak noktaları ve birbirlerinden öğrendikleri de gözler önüne seriliyor. Film, izleyicilere Vatikan'ın kapalı kapılarının ardında yaşananları ve Katolik Kilisesi'nin geleceği hakkında düşündürücü bir bakış açısı sunuyor.

‘The Two Popes’, gösterime girdiği dönemde de eleştirmenlerden övgü almış ve çeşitli ödüllere aday gösterilmişti. Özellikle Hopkins ve Pryce'ın performansları büyük beğeni toplamış ve her iki oyuncu da Oscar'a aday gösterilmişti. Filmin yeniden popülerleşmesi, izleyicilerin kaliteli yapımlara olan ilgisinin ve dini temaların evrenselliğinin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.

Rusya'nın başkenti Moskova'da, Federal Güvenlik Servisi (FSB) binası yakınlarında bir patlama meydana geldi. Patlamada bir subay hayatını kaybederken, olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

Olay, FSB binasının bulunduğu Bolshaya Lubyanka Caddesi üzerinde yaşandı. Edinilen bilgilere göre, patlama bir araca yerleştirilen bombadan kaynaklandı. Patlamanın etkisiyle çevredeki binalarda da hasar meydana geldi.

Rus yetkililer, patlamanın terör saldırısı olup olmadığını araştırıyor. Olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlatılırken, bölgeye çok sayıda güvenlik görevlisi sevk edildi.

Patlamanın ardından Moskova'da güvenlik önlemleri artırıldı. Şehrin giriş ve çıkışlarında kontroller sıklaştırılırken, şüpheli araçlar didik didik arandı.

Hayatını kaybeden subayın kimliği ve görevi hakkında henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak, Rus basını subayın FSB'de görevli bir istihbaratçı olduğunu iddia etti.

Olayla ilgili olarak henüz herhangi bir örgüt veya kişi sorumluluk üstlenmedi. Soruşturma devam ederken, Rus yetkililer olayla ilgili tüm ihtimalleri değerlendiriyor.

Patlama, Moskova'da büyük bir paniğe neden oldu. Olayın ardından sosyal medyada çok sayıda spekülasyon yapılırken, yetkililer halkı sağduyulu olmaya çağırdı.

İran ve ABD, 2015 nükleer anlaşmasını yeniden canlandırma amacıyla Umman'da dolaylı müzakerelere başlayacaklar. Müzakerelerin, Umman'ın arabuluculuğunda gerçekleşeceği belirtiliyor.

Euronews'ün haberine göre, Tahran ve Washington arasındaki gerginliği azaltmayı amaçlayan bu diplomatik girişim, daha önce başarısızlıkla sonuçlanan çabaların ardından geliyor. Umman'ın başkenti Maskat'ta yapılması planlanan görüşmelerde, İran'ın nükleer programının sınırlandırılması karşılığında yaptırımların hafifletilmesi konusunun ele alınması bekleniyor.

2015'te imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak da bilinen nükleer anlaşma, İran'ın nükleer faaliyetlerini denetim altında tutmayı ve karşılığında uluslararası yaptırımların kaldırılmasını öngörüyordu. Ancak, ABD'nin 2018'de anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi ve İran'a yeniden yaptırımlar uygulamasıyla anlaşma fiilen askıya alınmıştı.

O zamandan beri, anlaşmayı yeniden canlandırma çabaları çeşitli engellerle karşılaştı. İran, ABD'nin anlaşmaya geri dönmesini ve yaptırımları kaldırmasını talep ederken, ABD ise İran'ın nükleer programını daha sıkı bir şekilde sınırlandırmasını istiyor.

Umman'daki müzakerelerin, taraflar arasında bir uzlaşıya varılmasına katkıda bulunup bulunmayacağı henüz belirsiz. Ancak, diplomatik çözüm arayışlarının devam etmesi, bölgedeki gerginliğin azaltılması açısından önem taşıyor.

Müzakerelerin detayları ve olası sonuçları hakkında daha fazla bilgi beklenirken, uluslararası toplum bu diplomatik girişimi yakından takip ediyor.

Belfastlı rap grubu Kneecap ve Amerikalı şarkıcı Kehlani, Filistin'e olan destekleri nedeniyle ABD'de tepki çekiyor. Özellikle Kneecap, ABD'deki İrlanda publarında planlanan turneleri öncesinde boykot çağrılarıyla karşı karşıya. Bunun nedeni, grubun Filistin bayrağı dalgalandırdığı ve Filistin yanlısı açıklamalar yaptığı biliniyor.

Kneecap, geçtiğimiz Mart ayında SXSW festivalinde sahne almış ve burada da Filistin'e destek mesajları vermişti. Grup, Joe Biden'ı eleştirerek, İrlanda Başbakanı Leo Varadkar'ın Filistin'e destek açıklamalarını memnuniyetle karşılamıştı. Kneecap'in bu tutumu, özellikle İrlanda diasporası içinde bazı kesimlerin tepkisini çekiyor ve grup, antisemitizm suçlamalarıyla karşılaşıyor.

Kehlani ise sosyal medya platformlarında Filistin'e verdiği destekle biliniyor. Şarkıcının Filistin yanlısı paylaşımları ve aktivizmi, bazı hayranlarının tepkisini çekse de geniş bir destekçi kitlesi de bulunuyor. Kehlani'nin Filistin konusundaki duruşu, sanatçının kariyerini nasıl etkileyeceği merak konusu.

Bu iki sanatçının durumu, Filistin meselesinin uluslararası alanda ne kadar hassas bir konu olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Sanatçıların politik duruşları, kariyerlerini ve hayran kitleleriyle ilişkilerini doğrudan etkileyebiliyor.

• Kneecap: Belfastlı rap grubu, Filistin'e destek mesajları ve bayraklarıyla tanınıyor. ABD turnesi öncesinde boykot çağrılarıyla karşı karşıya.
• Kehlani: Amerikalı şarkıcı, sosyal medya üzerinden Filistin'e destek veriyor ve bu durum bazı hayranlarının tepkisini çekiyor.

Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mekdad, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) Orta Doğu'daki durumu görüşmek üzere düzenleyeceği toplantıya katılmak amacıyla Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) bir ziyaret gerçekleştirecek. Bu ziyaret, uzun yıllar sonra bir Suriye Dışişleri Bakanı'nın ABD'ye yapacağı ilk ziyaret olma özelliği taşıyor.

Mekdad'ın ziyareti, Suriye'deki iç savaş ve bölgesel gerilimlerin yoğunlaştığı bir dönemde gerçekleşiyor. BMGK'deki toplantıda, Suriye'deki son gelişmelerin yanı sıra, İsrail-Filistin çatışması ve diğer bölgesel sorunların ele alınması bekleniyor.

Ziyaretin Amacı ve Beklentiler:

• BM Güvenlik Konseyi Toplantısına Katılım: Faysal Mekdad, BMGK'de Suriye hükümetinin pozisyonunu savunacak ve ülkedeki son gelişmeler hakkında bilgi verecek.
• ABD ile Diplomatik Temaslar: Ziyaret sırasında, ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle de görüşmeler yapılması planlanıyor. Bu görüşmelerde, Suriye'deki siyasi çözüm süreci, insani yardım ve terörle mücadele gibi konuların ele alınması bekleniyor.
• Bölgesel İstikrarın Sağlanması: Suriye hükümeti, bu ziyaretin bölgesel istikrarın sağlanmasına katkıda bulunmasını umuyor.

Ziyaretin Önemi:

1. Uzun Süre Sonra Bir İlk: Bu ziyaret, bir Suriye Dışişleri Bakanı'nın uzun yıllar sonra ABD'ye yapacağı ilk ziyaret olması nedeniyle tarihi bir önem taşıyor.
2. Diplomatik İlişkilerin Yeniden Canlandırılması: Ziyaret, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden canlandırılması için bir fırsat olarak görülüyor.
3. Bölgesel Sorunlara Çözüm Arayışı: Ziyaret, Suriye ve bölgedeki diğer sorunlara çözüm bulunması için yeni bir diyalog zemini oluşturabilir.

Faysal Mekdad'ın ABD ziyareti, Suriye'deki iç savaşın ve bölgesel gerilimlerin ortasında gerçekleşirken, bu ziyaretin bölgesel barış ve istikrar için yeni bir sayfa açıp açmayacağı merakla bekleniyor.

Microsoft, yapay zeka (YZ) teknolojisinin geleceği hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Şirket, yakın gelecekte herkesin bir yapay zeka asistanının 'patronu' olacağını öngörüyor. Bu vizyona göre, bireyler YZ asistanlarını kişisel ve profesyonel yaşamlarında çeşitli görevleri yerine getirmek üzere yönetecekler.

Microsoft'un bu öngörüsü, YZ'nin iş gücü piyasasını ve bireylerin teknolojiyle olan etkileşimini nasıl dönüştüreceğine dair önemli ipuçları sunuyor. Şirket, YZ asistanlarının sadece basit görevleri otomatikleştirmekle kalmayıp, aynı zamanda karmaşık problem çözme süreçlerinde ve karar alma mekanizmalarında da insanlara yardımcı olacağını vurguluyor.

Microsoft'un YZ vizyonunun temel unsurları şunlardır:

• Herkesin kişisel bir YZ asistanına sahip olması.
• Bu asistanların, kullanıcıların ihtiyaçlarına göre özelleştirilebilmesi.
• YZ asistanlarının, iş ve özel yaşamda verimliliği artırması.
• İnsanların, YZ asistanlarını yönetme ve yönlendirme becerilerinin önem kazanması.

Bu gelişmelerle birlikte, YZ teknolojisine yönelik eğitim ve farkındalığın artırılması da büyük önem taşıyor. Bireylerin, YZ asistanlarını etkin bir şekilde kullanabilmeleri ve potansiyel riskleri yönetebilmeleri için gerekli bilgi ve becerilere sahip olmaları gerekiyor.

Sonuç olarak, Microsoft'un öngörüsü, YZ'nin gelecekteki rolünün sadece bir araç olmaktan öte, bireylerin hayatının ayrılmaz bir parçası haline geleceğine işaret ediyor. Bu durum, teknoloji şirketlerinin, eğitim kurumlarının ve politika yapıcıların YZ'ye yönelik stratejilerini yeniden değerlendirmelerini gerektiriyor.