Netflix'in sevilen dizisi Virgin River'ın başrol oyuncuları Alexandra Breckenridge ve Martin Henderson, dizideki Mel ve Jack karakterlerinin ilişkisini ve dizinin başarısının sırlarını anlattılar. İkili, karakterlerinin karmaşık ilişkisini ve birbirlerine duydukları derin sevgiyi vurguladı.

Alexandra Breckenridge, Mel karakterinin Los Angeles'tan Virgin River'a taşınarak yeni bir başlangıç yapma arzusunu ve Jack ile olan ilişkisinin zamanla nasıl derinleştiğini anlattı. Henderson ise Jack karakterinin travmalarıyla başa çıkmaya çalışırken Mel'e olan aşkının onu nasıl iyileştirdiğini belirtti.

Oyuncular, dizinin çekimlerinin Vancouver'da gerçekleştiğini ve doğanın güzelliklerinin diziye ayrı bir atmosfer kattığını ifade ettiler. Ayrıca, hayranların diziye olan ilgisinden duydukları memnuniyeti dile getirdiler.

Breckenridge, Mel'in hamileliği ve Jack'in bu duruma nasıl tepki vereceği konusundaki sorulara ise, karakterlerin bu zorlu süreçte birbirlerine destek olacaklarını ve ilişkilerinin daha da güçleneceğini ima etti. Henderson, Jack'in babalık rolüne hazırlanırken yaşadığı endişeleri ve Mel'e olan bağlılığını vurguladı.

Son olarak, oyuncular Virgin River'ın izleyicilere umut ve sevgi aşıladığını, bu nedenle dizinin bu kadar çok sevildiğini belirttiler.

Oyuncu Pelin Akil ve Anıl Altan, bir film setinde başlayan ilişkileri ve evlilikleriyle ilgili samimi açıklamalarda bulundu. Pelin Akil, Anıl Altan'ı ilk gördüğü anda aralarında bir çekim olduğunu ve onunla çocukları olmasını istediğini belirtti. Çift, o dönemde ikisinin de ilişkisi olmasına rağmen, birbirlerinden etkilendiklerini ve bu durumun zamanla aşka dönüştüğünü ifade etti.

Anıl Altan ise, Pelin Akil'i ilk gördüğünde çok güzel bulduğunu ve onun enerjisinden etkilendiğini söyledi. İkili, ilk başlarda arkadaş olarak başlayan ilişkilerinin, zamanla daha derin bir bağa dönüştüğünü ve evlilik kararı aldıklarını anlattı.

Pelin Akil, evlilik teklifini Prag'da aldığını ve bu anın kendisi için çok özel olduğunu vurguladı. Anıl Altan'ın romantik bir sürpriz hazırladığını ve teklifiyle kendisini çok mutlu ettiğini dile getirdi.

Çiftin 2016 yılında gerçekleşen düğünü, magazin gündeminde geniş yankı uyandırmıştı. Pelin Akil ve Anıl Altan, evliliklerinin ardından Alin ve Lina adında ikiz kız çocuklarına sahip oldu. İkili, sosyal medya hesaplarından sık sık aile fotoğraflarını paylaşarak, mutlu evliliklerini gözler önüne seriyor.

Pelin Akil ve Anıl Altan, birbirlerine duydukları sevgi ve saygının, evliliklerinin temelini oluşturduğunu belirtiyor. İkili, her zaman birbirlerini desteklediklerini ve birlikte büyümeye devam ettiklerini ifade ediyor.

Türkiye, EURO 2024 Elemeleri D Grubu'ndaki dördüncü maçında Karadağ ile 2-2 berabere kaldı. Milli takım, Podgorica Şehir Stadyumu'nda oynanan karşılaşmada iki kez öne geçmesine rağmen üstünlüğünü koruyamadı.

Maçın Golleri:

• Türkiye: Cengiz Ünder (9'), Yusuf Yazıcı (71')
• Karadağ: Osmajic (45+2'), Radunovic (90+4')

İlk Yarı:

Türkiye, maça hızlı başladı ve 9. dakikada Cengiz Ünder'in golüyle 1-0 öne geçti. Sağ kanattan gelişen atakta Zeki Çelik'in ortasında Cengiz Ünder, şık bir vuruşla topu ağlara gönderdi. Karadağ, ilk yarının son anlarında Osmajic'in golüyle eşitliği sağladı. Savunmanın arkasına sarkan Osmajic, kaleci Mert Günok'u mağlup ederek skoru 1-1'e getirdi.

İkinci Yarı:

İkinci yarıda Türkiye, yeniden öne geçmeyi başardı. 71. dakikada Yusuf Yazıcı, ceza sahası dışından yaptığı vuruşla topu ağlara gönderdi ve skoru 2-1 yaptı. Ancak Karadağ, maçın uzatma dakikalarında bir kez daha eşitliği sağladı. Radunovic, 90+4. dakikada attığı golle maçın skorunu belirledi.

Maçın Önemi:

Bu beraberlikle Türkiye, D Grubu'nda puanını 7'ye yükseltti. Karadağ ise 4 puana ulaştı. Milli takım, gruptaki bir sonraki maçında deplasmanda Cebelitarık ile karşılaşacak.

Diğer Detaylar:

• Maç, Podgorica Şehir Stadyumu'nda oynandı.
• Hakem, Glenn Nyberg (İsveç)
• Seyirci: Yaklaşık 10.000

Portakal reçeli, özellikle kış aylarında kahvaltı sofralarının vazgeçilmez lezzetlerinden biridir. Evde, doğal ve katkısız bir şekilde portakal reçeli hazırlamak oldukça kolaydır. İşte adım adım portakal reçeli tarifi:

Malzemeler:

• 1 kg portakal
• 1 kg toz şeker
• 1 adet limon suyu
• 3 su bardağı su

Yapılışı:

1. Portakalları güzelce yıkayın ve kabuklarını soyun. Kabukları çok ince şeritler halinde kesin.
2. Portakalların içlerini de dilimleyin ve çekirdeklerini ayıklayın.
3. Geniş bir tencereye portakal kabuklarını ve içlerini alın. Üzerine şekeri ekleyin ve bir gece buzdolabında bekletin. Bu, portakalların suyunun çıkmasını sağlayacaktır.
4. Ertesi gün, tencereye suyu ekleyin ve orta ateşte kaynatmaya başlayın.
5. Kaynamaya başlayınca ateşi kısın ve reçel kıvam alana kadar yaklaşık 1-1.5 saat pişirin. Ara sıra karıştırarak dibine yapışmasını önleyin.
6. Reçel kıvam almaya yakınken limon suyunu ekleyin. Limon suyu, reçelin şekerlenmesini önleyecektir.
7. Birkaç dakika daha kaynatın ve ocaktan alın. Reçeli sıcakken sterilize edilmiş kavanozlara paylaştırın ve kapaklarını sıkıca kapatın.
8. Kavanozları ters çevirerek soğumaya bırakın. Bu, vakumlanmalarını sağlayacak ve reçelin daha uzun süre dayanmasına yardımcı olacaktır.

Püf Noktaları:

• Portakal kabuklarını çok ince doğramaya özen gösterin. Aksi takdirde reçelde acı bir tat oluşabilir.
• Reçelin kıvamını kontrol etmek için, bir kaşık dolusu reçeli soğuk bir tabağa damlatın. Eğer damla dağılmıyorsa reçel kıvamını almış demektir.
• Reçeli serin ve güneş ışığı almayan bir yerde saklayın.

Afiyet olsun!

Zeytinyağlı biber dolması, Türk mutfağının sevilen lezzetlerinden biridir. İşte bu geleneksel yemeğin tarifi:

Malzemeler:

• 1 kg dolmalık biber
• 1,5 su bardağı pirinç
• 2 adet orta boy soğan
• 3 adet domates
• Yarım demet maydanoz
• Yarım demet dereotu
• 1 yemek kaşığı kuru nane
• 1 tatlı kaşığı karabiber
• 1 tatlı kaşığı pul biber
• 1 yemek kaşığı domates salçası
• 1 yemek kaşığı biber salçası
• Yarım çay bardağı zeytinyağı
• Tuz
• Su

Yapılışı:

1. Pirinci yıkayıp süzün.
2. Soğanları yemeklik doğrayın. Domateslerin kabuklarını soyup küp küp doğrayın. Maydanoz ve dereotunu ince ince kıyın.
3. Geniş bir kapta pirinç, soğan, domates, maydanoz, dereotu, kuru nane, karabiber, pul biber, domates salçası, biber salçası, zeytinyağı ve tuzu karıştırın.
4. Dolmalık biberlerin içini temizleyin. Hazırladığınız iç harcını biberlerin içine doldurun.
5. Tencerenin tabanına biberlerin devrilmemesi için asma yaprağı veya domates dilimleri yerleştirin. Biberleri tencereye dizin.
6. Biberlerin üzerine çıkacak kadar su ekleyin. Kısık ateşte pirinçler yumuşayana kadar yaklaşık 45 dakika pişirin.
7. Pişen dolmaları ılıdıktan sonra servis yapın.

Afiyet olsun!

Hawaii'ye özgü bir tırtıl türü olan Hyposmocoma molluscivora, nesli tükenmekte olan bir ağaç salyangozu türü olan Achatinella mustelina ile beslenerek, türlerin korunması açısından karmaşık bir durumu ortaya çıkarıyor. Bu tırtıl türü, ağaç salyangozlarının kalıntılarını kullanarak kendine bir yuva inşa ediyor ve bu durum, onu eşsiz bir 'kemik toplayıcı' haline getiriyor.

Araştırmacılar, bu tırtıl türünün beslenme alışkanlıklarının, ağaç salyangozlarının popülasyonunu olumsuz etkileyebileceğini belirtiyor. Ancak, Hyposmocoma molluscivora aynı zamanda Hawaii ekosisteminin önemli bir parçası ve bu nedenle korunması gerekiyor.

Bu durum, türlerin korunması stratejilerinde dikkate alınması gereken karmaşık bir dengeyi gösteriyor. Bir türü koruma çabaları, başka bir türün hayatta kalmasını tehlikeye atabilir. Bu nedenle, ekosistemdeki tüm türlerin rolünü ve etkileşimlerini anlamak büyük önem taşıyor.

Bilim insanları, Hyposmocoma molluscivora tırtılının popülasyonunu ve beslenme alışkanlıklarını daha iyi anlamak için araştırmalar yürütüyor. Bu araştırmalar, hem tırtılın hem de ağaç salyangozunun korunması için sürdürülebilir çözümler geliştirmeye yardımcı olabilir.

Hawaii'nin eşsiz biyoçeşitliliği, bu tür karmaşık ekolojik ilişkilerle dolu. Bu nedenle, doğayı koruma çabaları, bilimsel araştırmalara ve dikkatli planlamaya dayanmalıdır. Hyposmocoma molluscivora örneği, doğanın karmaşıklığını ve türlerin birbirine olan bağımlılığını gözler önüne seriyor.

Sonuç olarak, Hawaii'deki bu durum, türlerin korunması konusunda tek bir doğru cevabın olmadığını gösteriyor. Her bir türün ve ekosistemin benzersiz özelliklerini dikkate alan, bütüncül bir yaklaşım benimsemek gerekiyor.

Araştırmacılar, köpekbalıklarının insanlara yönelik saldırılarının nedenlerini anlamak amacıyla yeni bir çalışma gerçekleştirdi. Bu çalışmaya göre, bazı köpekbalığı ısırıklarının temelinde hayatta kalma içgüdüsü yatıyor olabilir. Köpekbalıklarının avlarını yanlışlıkla insanlarla karıştırdığı veya kendilerini tehdit altında hissettiği durumlar, bu tür saldırılara yol açabiliyor.

Çalışmada, farklı köpekbalığı türlerinin davranışları ve avlanma stratejileri incelendi. Özellikle genç ve deneyimsiz köpekbalıklarının, avlarını tanıma konusunda daha fazla zorlandığı ve bu nedenle hatalı ısırıklar gerçekleştirebildiği belirtiliyor. Ayrıca, su altı görüş mesafesinin düşük olduğu veya av kaynaklarının kıt olduğu durumlarda, köpekbalıklarının daha agresif davrandığı ve insanlara saldırma olasılığının arttığı vurgulanıyor.

Araştırmacılar, köpekbalığı saldırılarının nadir olaylar olduğunu ve çoğu zaman insanların köpekbalıklarının yaşam alanlarına girmesiyle tetiklendiğini belirtiyor. Köpekbalıklarının doğal davranışlarını anlamak ve onların yaşam alanlarına saygı göstermek, bu tür olayların önlenmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, sörfçüler ve yüzücüler gibi su sporları yapan kişilerin, köpekbalığı saldırılarından korunmak için dikkatli olmaları ve belirli önlemler almaları öneriliyor.

Çalışma, köpekbalığı saldırılarının karmaşık nedenlere sahip olduğunu ve her saldırının farklı faktörlerin bir araya gelmesiyle gerçekleştiğini gösteriyor. Köpekbalıklarının davranışlarını anlamak ve insanlarla uyum içinde yaşamalarını sağlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyuluyor.

Yeni bir araştırma, William Shakespeare'in Anne Hathaway ile olan evliliğine dair yaygın kanıları sorguluyor. Geleneksel olarak mutsuz ve sorunlu olarak tasvir edilen bu evliliğin, aslında dönemin sosyal ve ekonomik bağlamında daha karmaşık bir yapıya sahip olabileceği öne sürülüyor.

Shakespeare'in evliliği uzun zamandır eleştirilerin odağında olmuştur. Aralarındaki yaş farkı ve Shakespeare'in Londra'ya giderek ailesini Stratford-upon-Avon'da bırakması gibi faktörler, bu evliliğin mutsuz olduğuna dair yaygın bir inanışa yol açmıştır. Hatta bazı yorumcular, Shakespeare'in oyunlarındaki kadın karakterler aracılığıyla evliliğe dair olumsuz düşüncelerini yansıttığını iddia etmişlerdir.

Ancak yeni analiz, bu yorumların eksik ve yanıltıcı olabileceğini savunuyor. Araştırmacılar, Shakespeare'in evliliğini değerlendirirken 16. yüzyıl İngiltere'sinin toplumsal normlarını ve ekonomik gerçekliklerini dikkate almanın önemini vurguluyorlar. O dönemde evlilik, aşk ve romantizmden ziyade ekonomik güvenlik ve sosyal statü gibi pratik nedenlerle yapılan bir kurumdu. Anne Hathaway'in Shakespeare'den sekiz yaş büyük olması da, o dönem için sıra dışı bir durum değildi ve dul kalmış kadınların evliliği yaygındı.

Ayrıca, Shakespeare'in Londra'ya gitmesi ve ailesini Stratford'da bırakması da tamamen olumsuz bir durum olarak değerlendirilmemelidir. Bu durum, Shakespeare'in kariyerini ilerletmesi ve ailesine daha iyi bir yaşam sunması için gerekli bir adım olabilirdi. Shakespeare'in oyunlarında evliliğe dair farklı bakış açılarının olması da, onun karmaşık ve çok yönlü bir sanatçı olduğunun bir göstergesi olarak yorumlanabilir.

Sonuç olarak, yeni analiz Shakespeare'in evliliğinin, basitleştirilmiş ve anakronistik yorumlardan ziyade, dönemin sosyal ve ekonomik koşulları çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Bu yaklaşım, Shakespeare'in hayatına ve eserlerine dair daha nüanslı ve gerçekçi bir anlayış geliştirmemize yardımcı olabilir.

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Kadir Özkaya, AYM'nin 62. kuruluş yıl dönümü töreninde önemli açıklamalarda bulundu. Özkaya, konuşmasında yargı bağımsızlığının ve hukukun üstünlüğünün önemine dikkat çekerek, hiçbir nedenin hakimleri hakkı ayakta tutmaktan alıkoymaması gerektiğini belirtti.

Özkaya, AYM'nin anayasal düzenin korunması ve temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasındaki rolüne vurgu yaparak, mahkemenin bu sorumluluğu yerine getirirken bağımsız ve tarafsız olması gerektiğinin altını çizdi. Hakimlerin, karar verirken hiçbir baskı altında kalmamaları, yalnızca hukukun ve vicdanlarının sesini dinlemeleri gerektiğini ifade etti.

Konuşmasında, yargı bağımsızlığına yönelik tehditlere de değinen Özkaya, bu tür girişimlere karşı kararlılıkla mücadele edilmesi gerektiğini söyledi. Hukukun üstünlüğünün sağlanması ve korunmasının, demokratik bir toplumun vazgeçilmez unsuru olduğunu vurguladı. AYM Başkanı, tüm yargı mensuplarını, hukukun evrensel ilkelerine bağlı kalmaya ve adaleti tesis etmeye çağırdı.

Özkaya, AYM'nin geçmişten günümüze kadar olan süreçteki çalışmalarına da değinerek, mahkemenin anayasal yargı alanındaki birikiminin önemine işaret etti. AYM'nin, bireysel başvuruları değerlendirerek, temel hak ve özgürlüklerin korunmasında önemli bir rol oynadığını belirtti. Gelecekte de aynı sorumluluk bilinciyle hareket ederek, hukukun üstünlüğünü ve adaleti sağlamaya devam edeceklerini sözlerine ekledi.

AYM'nin kuruluş yıl dönümü törenine, yargı mensupları, hukukçular ve davetliler katıldı. Tören, AYM Başkanı Kadir Özkaya'nın konuşmasının ardından sona erdi.