Türkiye, deprem kuşağında yer alması sebebiyle sürekli deprem riski altında bulunmaktadır. Bu nedenle, özellikle genç nesillerin deprem konusunda bilinçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Okullarda deprem eğitiminin önemi: Uzmanlar, okullarda verilecek deprem eğitiminin, öğrencilerin deprem anında doğru davranışlar sergilemelerine ve olası panik durumlarını en aza indirmelerine yardımcı olacağını belirtiyor.

Eğitimde ele alınması gereken konular:

• Depremin nedenleri ve sonuçları
• Deprem öncesinde alınması gereken önlemler (örneğin, deprem çantası hazırlama, güvenli alan belirleme)
• Deprem sırasında doğru davranışlar (örneğin, çök-kapan-tutun pozisyonu)
• Deprem sonrasında yapılması gerekenler (örneğin, hasar tespiti, güvenli toplanma alanlarına ulaşım)

Eğitim yöntemleri: Deprem eğitiminin teorik bilgilerle sınırlı kalmaması, uygulamalı tatbikatlarla desteklenmesi gerektiği vurgulanıyor. Öğrencilerin, deprem simülasyonları ve tahliye tatbikatları sayesinde öğrendiklerini pekiştirmeleri ve gerçek bir deprem anında daha hazırlıklı olmaları hedefleniyor.

Ailelerin rolü: Deprem eğitiminin sadece okullarda değil, aile içinde de devam etmesi gerektiği belirtiliyor. Ailelerin, çocuklarıyla birlikte deprem konusunda konuşmaları, evlerinde güvenli alanlar belirlemeleri ve deprem çantalarını düzenli olarak kontrol etmeleri önem taşıyor.

Uzmanlar, deprem eğitiminin sürekli ve güncel tutulmasının, toplumun deprem bilincini artırmada ve olası can kayıplarını azaltmada kritik bir rol oynayacağını vurguluyor.

39 yaşındaki İngiliz Hayley Brown, kendini sağlıklı hissederken ve hiçbir sağlık sorunu yaşamıyorken, geçmeyen bir burun tıkanıklığı şikayetiyle doktora başvurdu. Brown'a yapılan ilk muayenelerde sinüzit teşhisi konuldu ve antibiyotik tedavisine başlandı. Ancak, tedaviye rağmen burun tıkanıklığı geçmeyince ileri tetkikler yapıldı.

Yapılan detaylı incelemeler sonucunda Hayley Brown'a nazofarenks kanseri teşhisi konuldu. Bu kanser türü, burun boşluğunun arkasında, boğazın üst kısmında yerleşiyor. Nadir görülen bu kanser türü genellikle 55 yaş üstü erkeklerde daha sık görülüyor. Brown'un durumunda, genç yaşı ve sağlıklı yaşam tarzı nedeniyle teşhis oldukça şaşırtıcı oldu.

Brown, kanser teşhisi aldıktan sonra kemoterapi ve radyoterapi tedavisi gördü. Tedavi süreci zorlu geçmesine rağmen, Brown hayata tutunmayı başardı. Şu anda kanserle savaşını sürdürüyor ve diğer insanlara da erken teşhisin önemini vurguluyor.

Nazofarenks kanserinin belirtileri şunlar olabilir:

• Burun tıkanıklığı veya akıntısı
• Kulaklarda çınlama veya dolgunluk hissi
• Boyunda şişlik
• Baş ağrısı
• Görmede bulanıklık

Bu belirtilerden herhangi birini yaşayan kişilerin vakit kaybetmeden bir doktora başvurması önemlidir. Erken teşhis, nazofarenks kanserinde tedavi başarısını artırmaktadır.

Hayley Brown'un hikayesi, sağlıklı bireylerin dahi düzenli sağlık kontrollerini ihmal etmemesi gerektiğini ve vücudumuzdaki küçük değişikliklere bile dikkat etmemiz gerektiğini gösteriyor.

Notre Dame de Sion Fransız Lisesi öğrencilerinin sahnelediği “Matilda” müzikali büyük beğeni topladı. Müzikal, hem öğrencilerin yeteneklerini sergilemeleri hem de toplumsal bir mesaj vermesi açısından dikkat çekti. Lisenin tiyatro kulübü tarafından hazırlanan müzikal, izleyicilerden tam not aldı.

Öğrencilerin aylar süren hazırlıklarının ardından sahneye koyduğu “Matilda” müzikali, Roald Dahl'ın aynı adlı romanından uyarlanmış bir yapım. Müzikal, küçük yaşta ailesi tarafından ihmal edilen ve okulda zorbalığa maruz kalan Matilda'nın hikayesini anlatıyor. Matilda, zekası ve kitaplara olan tutkusu sayesinde bu zorlukların üstesinden gelmeye çalışır. Müzikal, çocukların hayalleri, eğitim hakkı ve adaletin önemi gibi temaları işliyor.

Müzikalin yönetmenliğini ve koreografisini okulun deneyimli öğretmenleri üstlendi. Öğrenciler, hem oyunculuk hem de şarkı performanslarıyla göz doldurdu. Sahne tasarımı ve kostümler de müzikalin atmosferini destekleyecek şekilde özenle hazırlanmıştı. İzleyiciler arasında veliler, öğretmenler ve diğer okullardan öğrenciler de yer aldı.

Müzikal sonunda öğrenciler ayakta alkışlandı. Okul yönetimi, öğrencilerin bu başarısından gurur duyduklarını belirtti ve tiyatro kulübünün çalışmalarına desteklerinin devam edeceğini vurguladı. Müzikal, önümüzdeki günlerde farklı sahnelerde de gösterilmeye devam edecek.

Müzikalde öne çıkan temalar:

• Çocukların eğitim hakkı
• Adaletin önemi
• Zorbalıkla mücadele
• Hayallerin peşinden gitmek

Çanakkale Savaşı sırasında esir düşen İngiliz askerlerinin, savaş esiri olarak kalmaktan kurtulmak amacıyla akıl sağlığı sorunları yaşadıklarını iddia etmeleri üzerine yaşanan olaylar, dönemin ünlü psikiyatristi Mazhar Osman'ın bu durumu nasıl tespit ettiğini anlatıyor. İngiliz askerleri, savaşın zorlu koşullarından ve esaretin getirdiği belirsizlikten kurtulmak için çeşitli psikolojik rahatsızlıklar sergilemeye başlarlar.

Bu durum, Osmanlı askeri yetkililerinin dikkatini çeker ve askerlerin gerçekten akıl sağlığı sorunları olup olmadığını anlamak için dönemin önde gelen psikiyatristlerinden biri olan Mazhar Osman'dan yardım istenir. Mazhar Osman, esir kampına giderek İngiliz askerlerini yakından inceler. Gözlemleri sırasında, askerlerin davranışlarında ve ifadelerinde tutarsızlıklar fark eder. Özellikle, aynı anda birden fazla askerin benzer semptomlar göstermesi ve bu semptomların teatral bir şekilde sergilenmesi, Mazhar Osman'ın şüphelerini artırır.

Mazhar Osman, askerlerin ‘deli numarası’ yaptığını anlamak için bir yöntem geliştirir. Esirlerin bulunduğu ortamda, yüksek sesle ve aniden ‘Hepiniz iyileştiniz, artık evinize dönebilirsiniz!’ şeklinde bir duyuru yapar. Bu duyuru üzerine, gerçekten akıl sağlığı sorunları olan askerler herhangi bir tepki göstermezken, numara yapan askerler büyük bir sevinç ve heyecanla ayağa kalkar, bağırıp çağırır ve evlerine dönecekleri için mutlu olduklarını ifade ederler.

Bu tepkiler, Mazhar Osman'ın askerlerin numara yaptığını kesin olarak anlamasını sağlar. Çünkü gerçek akıl hastaları bu tür bir duyuruya normal bir tepki vermezlerdi. Mazhar Osman, durumu askeri yetkililere bildirir ve İngiliz askerlerinin ‘deli numarası’ yaparak esaretten kurtulmaya çalıştıklarını rapor eder. Bu olay, Mazhar Osman'ın zekası ve mesleki yetkinliği sayesinde ortaya çıkarılmış olur.

Bu tarihi olay, psikolojik değerlendirme ve tanı koyma süreçlerinde dikkatli gözlem ve doğru yöntemlerin kullanılmasının önemini vurgulayan önemli bir örnektir.

Deprem felaketlerinin ardından birçok kişi, deprem olmamasına rağmen sürekli sallanma hissi yaşadığını belirtiyor. Bu durum, 'hayalet deprem algısı' olarak adlandırılıyor ve uzmanlar tarafından psikolojik ve fizyolojik nedenlerle açıklanıyor.

Psikolojik Nedenler:

• Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB): Deprem gibi travmatik olaylar, TSSB'ye yol açabilir. TSSB, kişinin olayı sürekli hatırlamasına, kabus görmesine ve tetikleyicilerden kaçınmasına neden olabilir. Sallanma hissi de bu tetikleyicilerden biri olabilir.
• Kaygı ve Panik: Deprem, kaygı ve panik seviyelerini artırabilir. Kaygı, vücutta gerginliğe ve baş dönmesine yol açarak sallanma hissi yaratabilir.
• Odaklanma Sorunları: Deprem sonrası stres ve kaygı, odaklanma sorunlarına neden olabilir. Kişi, vücudundaki normal duyumları daha fazla fark edebilir ve bunları sallanma olarak yorumlayabilir.

Fizyolojik Nedenler:

• İç Kulak Sorunları: İç kulak, dengenin sağlanmasında önemli bir rol oynar. Deprem, iç kulakta hasara yol açarak denge sorunlarına ve sallanma hissine neden olabilir.
• Kas Gerginliği: Deprem sonrası stres ve kaygı, kas gerginliğine yol açabilir. Özellikle boyun ve sırt kaslarındaki gerginlik, baş dönmesine ve sallanma hissine neden olabilir.

Uzmanlar, bu tür belirtiler yaşayan kişilerin bir ruh sağlığı uzmanına başvurmasını ve gerekli görülmesi halinde tedavi almasını öneriyor. Ayrıca, rahatlama teknikleri, meditasyon ve fiziksel egzersizler de sallanma hissinin azaltılmasına yardımcı olabilir.

Hindistan, Fransa'dan 26 adet Rafale savaş uçağı satın almak üzere bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma, Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin Fransa ziyareti sırasında gerçekleşti ve iki ülke arasındaki stratejik ortaklığı daha da güçlendirdi.

Anlaşma, Hindistan Deniz Kuvvetleri'nin uçak gemisi INS Vikrant'ta konuşlandırılmak üzere 22 adet Rafale M tek kişilik ve 4 adet çift kişilik eğitim uçağını kapsıyor. Rafale M, deniz operasyonları için özel olarak tasarlanmış ve optimize edilmiş bir savaş uçağıdır.

Rafale M'nin özellikleri:

• Gelişmiş radar sistemleri
• Hava-hava ve hava-yer muharebe yetenekleri
• Elektronik harp sistemleri
• Uzun menzilli füze taşıma kapasitesi

Bu anlaşmanın Hindistan'ın deniz gücünü önemli ölçüde artırması bekleniyor. Rafale M uçakları, Hint Okyanusu'ndaki deniz güvenliğinin sağlanmasına ve bölgesel istikrara katkıda bulunacak.

Fransa, Hindistan'a uzun yıllardır askeri teçhizat tedarik eden önemli bir ortaktır. Bu anlaşma, iki ülke arasındaki savunma işbirliğinin bir başka örneğini teşkil ediyor.

Anlaşmanın mali detayları henüz açıklanmadı, ancak uzmanlar anlaşmanın milyarlarca dolar değerinde olduğunu tahmin ediyor.

Anlaşmanın potansiyel etkileri:

1. Hindistan'ın deniz gücünün artması
2. Bölgesel güvenlik ve istikrarın desteklenmesi
3. Fransa-Hindistan ilişkilerinin güçlenmesi

Yeni bir yargı paketinin hazırlandığı ve bu paketin içeriğinde denetimli serbestlik süresinin uzatılması, infaz düzenlemelerinde değişiklikler ve bazı suçlara yönelik cezaların artırılmasının yer aldığı belirtiliyor. Paketin yasalaşması halinde, özellikle belirli suçlardan hüküm giyenlerin cezaevi dışında geçirebilecekleri süre azalacak.

Pakette yer alması beklenen düzenlemelerden bazıları şunlar:

• Denetimli Serbestlik Süresinin Uzatılması: Mevcut uygulamada suçluların cezaevinde geçirmesi gereken sürenin bir bölümünü denetimli serbestlik altında geçirmesi mümkün. Yeni düzenleme ile bu sürenin şartlı olarak uzatılması veya kısalması öngörülüyor.
• Hafta Sonu İzinlerinin Kaldırılması: Bazı hükümlülerin hafta sonlarını dışarıda geçirme uygulamasına son verilebileceği ifade ediliyor. Bu durum, özellikle kamuoyunda infial yaratan suçlar işlemiş hükümlüler için geçerli olabilir.
• Cezaların Artırılması: Özellikle kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet, uyuşturucu ticareti gibi suçlarda cezaların artırılması planlanıyor. Bu sayede caydırıcılığın artırılması hedefleniyor.
• İnfaz Düzenlemeleri: İnfaz yasasında yapılacak değişikliklerle, bazı suçların infazında farklı uygulamalara gidilebileceği belirtiliyor. Bu düzenlemelerin, cezaevlerindeki doluluk oranını azaltmaya yönelik olduğu düşünülüyor.

Paketin içeriğiyle ilgili detaylar henüz netleşmemiş olsa da, genel olarak ceza adalet sistemini daha etkin hale getirmeyi amaçladığı belirtiliyor. Adalet Bakanlığı'nın önümüzdeki günlerde paketi TBMM'ye sunması bekleniyor.

Yeni düzenlemelerle birlikte, ceza infaz sisteminde daha sıkı bir uygulamanın hedeflendiği ve suçluların toplum içinde geçirecekleri sürenin kısaltılabileceği öngörülüyor. Ancak, bu durumun cezaevlerindeki doluluk oranlarını nasıl etkileyeceği ve insan hakları açısından ne gibi sonuçlar doğuracağı da merak konusu.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, katıldığı bir televizyon programında Türkiye ekonomisine dair önemli açıklamalarda bulundu. Bakan Şimşek, Türkiye'nin borçlarının milli gelire oranının yüzde 25 seviyesinde olduğunu belirtti. Bu oranın, diğer ülkelerle kıyaslandığında oldukça iyi bir düzeyde olduğunu vurguladı.

Şimşek, hükümetin mali disiplini sağlama konusundaki kararlılığını yineleyerek, borç oranının daha da düşürülmesi için çalışmaların sürdürüleceğini ifade etti. Ayrıca, yapısal reformların hayata geçirilmesiyle ekonomik büyümenin destekleneceğini ve bu sayede borç yükünün azaltılacağını dile getirdi.

Bakan Şimşek, Türkiye'nin ekonomik görünümüne ilişkin değerlendirmelerde bulunurken, enflasyonla mücadele konusunun öncelikli olduğunu vurguladı. Enflasyonu düşürmek için sıkı para politikası ve mali tedbirlerin uygulanmaya devam edeceğini belirtti.

Yatırım ortamının iyileştirilmesi ve dış yatırımcıların Türkiye'ye olan ilgisinin artırılması için de çeşitli çalışmalar yapıldığını söyleyen Şimşek, bu sayede ekonomik istikrarın güçleneceğini ve sürdürülebilir büyümenin sağlanacağını ifade etti.

Şimşek'in açıklamaları, Türkiye'nin ekonomik durumu ve geleceğine ilişkin önemli mesajlar içeriyor. Hükümetin mali disiplin ve yapısal reformlar konusundaki kararlılığı, ekonomik istikrarın sağlanması ve borç yükünün azaltılması açısından kritik önem taşıyor.

Real Madrid'de Arda Güler'in geleceğiyle ilgili gelişmeler yaşanırken, teknik direktör Carlo Ancelotti'nin görevinden ayrılabileceği yönünde sürpriz bir iddia ortaya atıldı. İspanyol basınında yer alan haberlere göre, Ancelotti'nin Real Madrid'deki geleceği belirsizliğini koruyor.

Arda Güler'in transferi sonrası beklentilerin yüksek olduğu ancak genç oyuncunun yeterli süre alamadığı yönündeki eleştiriler, Ancelotti üzerindeki baskıyı artırmış durumda. Özellikle son maçlarda Arda Güler'e az süre vermesi, taraftarların ve bazı yöneticilerin tepkisini çekmiş durumda.

Ancelotti'nin olası ayrılığı durumunda, Real Madrid'in başına geçebilecek potansiyel teknik direktör adayları arasında ise şu isimler geçiyor:

• Raul Gonzalez: Real Madrid altyapısından yetişen ve şu anda Real Madrid Castilla'yı çalıştıran Raul, kulüp içinde büyük saygı görüyor.
• Zinedine Zidane: Daha önce Real Madrid'i çalıştıran ve Şampiyonlar Ligi zaferleri yaşayan Zidane'ın yeniden göreve gelebileceği konuşuluyor.
• Xabi Alonso: Bayer Leverkusen'deki başarılı performansıyla dikkat çeken Xabi Alonso'nun da Real Madrid'in radarına girdiği iddia ediliyor.

Carlo Ancelotti'nin Real Madrid'den ayrılma ihtimali şimdilik bir iddia olsa da, Arda Güler'in durumu ve takım içindeki dengeler göz önüne alındığında, bu olasılığın gerçekleşme ihtimali de bulunuyor. Real Madrid yönetiminin bu konuda nasıl bir karar vereceği ise merakla bekleniyor.