Zülal Kalkandelen, laikliğin insan aklının özgürleşmesiyle ilgili olduğunu vurguluyor ve dogmalara karşı çıkmanın önemine değiniyor.

Zülal Kalkandelen, yazısında laikliğin sadece bir yönetim biçimi olmadığını, aynı zamanda bir düşünce sistemi ve yaşam felsefesi olduğunu belirtiyor. Laikliğin özünün, insan aklının özgürleşmesi ve dogmalardan arınmasıyla mümkün olduğunu vurguluyor.
Kalkandelen, laikliğin bireylerin kendi akıllarıyla düşünebilmelerini ve karar verebilmelerini sağlayan bir zemin oluşturduğunu ifade ediyor. Bu bağlamda, laiklik sayesinde bilim, sanat ve felsefenin gelişebileceğini, toplumların ilerleyebileceğini savunuyor.
Yazar, dogmatizmin ve bağnazlığın laik düşünceye zıt olduğunu belirtiyor. Dogmalara sorgusuz sualsiz inanmanın, insan aklını körelttiğini ve özgür düşünceyi engellediğini ifade ediyor. Bu nedenle, laikliğin dogmalara karşı eleştirel bir yaklaşım benimsemeyi gerektirdiğini vurguluyor.
Kalkandelen, laikliğin farklı inançlara ve düşüncelere saygı duymayı içerdiğini de belirtiyor. Ancak bu saygının, dogmatik inançların dayatmalarına boyun eğmek anlamına gelmediğini, aksine, her türlü düşüncenin özgürce tartışılabilmesi için bir ortam yaratmayı amaçladığını ifade ediyor.
Sonuç olarak, Kalkandelen, laikliğin insan aklının özgürleşmesi, dogmalara karşı eleştirel bir yaklaşım benimsemesi ve farklı düşüncelere saygı duymasıyla mümkün olduğunu savunuyor. Laikliğin, bireylerin ve toplumların ilerlemesi için vazgeçilmez bir unsur olduğunu vurguluyor.