Diyarbakır'da tarihi surlarda meydana gelen olayda, surlardan büyük bir kaya kütlesi koptu. Kopan kütle, surların dibine düştü. Olay, bölgede büyük bir gürültüye neden oldu. Çevredekiler durumu hemen yetkililere bildirdi.

Olay yerine çok sayıda polis ekibi sevk edildi. Güvenlik güçleri, çevrede geniş güvenlik önlemleri aldı. Olay yerinde inceleme başlatıldı. İlk belirlemelere göre, kopmanın nedeni henüz tespit edilemedi. Ancak, uzmanlar, hava koşullarının ve surların yapısının bu tür olaylara zemin hazırlayabileceğini belirtiyor.

Diyarbakır surları, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alıyor. Surların bu tür olaylardan korunması için daha fazla önlem alınması gerektiği vurgulanıyor. Yetkililer, olayla ilgili detaylı bir soruşturma başlattı. Surlardaki hasarın boyutu ve onarım çalışmaları hakkında henüz bir açıklama yapılmadı.

Olayın Ardından Yapılanlar:

• Olay yerine polis ekipleri sevk edildi.
• Çevrede güvenlik önlemleri alındı.
• Olayla ilgili inceleme başlatıldı.
• Uzmanlar tarafından hasar tespiti yapılıyor.

Yetkililer, vatandaşları surların çevresinde dikkatli olmaları konusunda uyardı.

Deprem felaketlerinin ardından iletişimde yaşanan aksaklıklar, arama ve mesaj göndermede karşılaşılan zorluklar sıklıkla gündeme gelmektedir. Haberleşme sorunlarının temelinde yatan nedenler ve alınabilecek önlemler bu haberde derlenmiştir.

İletişim Neden Kesiliyor?

Deprem anında ve sonrasında baz istasyonlarında yaşanan elektrik kesintileri, jeneratörlerin yetersiz kalması ve aşırı yüklenme iletişimde aksamalara yol açmaktadır. Enerji ve altyapı hasarları da bu sorunları tetiklemektedir.

İletişim İçin Neler Yapılabilir?

İletişim sorunlarını aşmak için öncelikle internet tabanlı uygulamalar (WhatsApp, Telegram, Signal, BiP) tercih edilmelidir. SMS göndermek de alternatif bir çözüm olabilir. Ancak en önemlisi, gereksiz aramalar yaparak şebekeyi meşgul etmemektir.

Telefonlarımızda Hangi Uygulamalar Bulunmalı?

• Haberleşme Uygulamaları: WhatsApp, Telegram, Signal, BiP gibi uygulamalar, konum paylaşma ve acil durum bildirimleri için önemlidir.
• Güvenli İletişim Uygulamaları: Bridgefy gibi internet erişimi olmadan Bluetooth ile iletişim kurmayı sağlayan uygulamalar faydalı olabilir.
• Acil Durum Uygulamaları: AKUT Güven, 112 Acil Yardım gibi uygulamalar, yardım çağrısında bulunmak ve konum bildirmek için kullanılabilir.

Baz İstasyonlarına Takviye Yapılıyor Mu?

Evet, deprem bölgelerinde baz istasyonlarının kapasitesini artırmak ve enerji sorunlarını çözmek için çalışmalar yapılmaktadır. Ancak hasarın boyutu ve ulaşım zorlukları süreci yavaşlatabilmektedir.

Wi-Fi Kullanmak İşe Yarar Mı?

Evet, eğer mümkünse Wi-Fi üzerinden iletişim kurmak, mobil şebekeye olan yükü azaltarak daha sağlıklı iletişim kurulmasını sağlayabilir.

Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) Uygulamaları Faydalı Mı?

Evet, birçok STK'nın (örn. AKUT) kendi uygulamaları bulunmaktadır. Bu uygulamalar üzerinden yardım talebinde bulunabilir, bilgi alabilir ve gönüllü olarak destek sağlayabilirsiniz.

Konum Servisleri Neden Önemli?

Arama kurtarma çalışmalarında konum servisleri hayati öneme sahiptir. Telefonunuzun konum servislerinin açık olduğundan emin olun. Ayrıca, haberleşme uygulamaları üzerinden konumunuzu sevdiklerinizle paylaşarak güvende olduğunuzu bildirebilirsiniz.

İstanbul'da meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremin sesi ilk kez kaydedildi. Deprem, Marmara Denizi'nde Silivri açıklarında, yerin 6.99 kilometre derinliğinde meydana geldi. Deprem İstanbul başta olmak üzere çevre illerde de hissedildi.

Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KOERI), depremin büyüklüğünü önce 5.8 olarak duyurdu, ardından 6.2 olarak güncelledi. Avrupa Sismoloji Merkezi ise depremin büyüklüğünü 6.0 olarak açıkladı.

Depremin ardından İstanbul'da vatandaşlar panik yaşadı. Birçok kişi evlerinden ve iş yerlerinden çıkarak sokaklara akın etti. Deprem sırasında bazı binalarda hasar meydana geldiği bildirildi.

Depremin sesi, özel ekipmanlar kullanılarak kaydedildi. Kaydedilen ses, deprem sırasında yer kabuğunda meydana gelen kırılmaların ve titreşimlerin sesini içeriyor.

Uzmanlar, bu büyüklükteki depremlerin normal olduğunu ve daha büyük depremlerin de olabileceğini belirtiyor. Vatandaşların deprem konusunda bilinçli olması ve gerekli önlemleri alması gerektiği vurgulanıyor.

Depremin ardından artçı sarsıntılar devam ediyor. Vatandaşların hasarlı binalara girmemesi ve yetkililerin uyarılarını dikkate alması önem taşıyor.

İşte deprem anında kaydedilen o ses:

• Depremin şiddeti: 6.2
• Merkez üssü: Marmara Denizi, Silivri açıkları
• Derinlik: 6.99 km

İstanbul'da beklenen deprem konusunda uzmanlar arasında görüş ayrılıkları sürüyor. Bazı uzmanlar, meydana gelen depremlerle enerjinin büyük ölçüde boşaldığını savunurken, diğerleri ise 7 büyüklüğünde bir deprem riskinin hala devam ettiğini ifade ediyor.

Prof. Dr. Şükrü Ersoy, Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın (KAF) Marmara Denizi içindeki durumuna dikkat çekerek, fayın kırılma davranışlarının karmaşık olduğunu vurguladı. Ersoy, Silivri açıklarında meydana gelen depremlerin ardından büyük bir deprem beklenmediğini belirtmişti. Ancak bazı meslektaşları bu görüşe katılmıyor.

Prof. Dr. Naci Görür ise Marmara Denizi'ndeki fayın kilitli olduğunu ve 7'nin üzerinde bir deprem üretebileceğini savunuyor. Görür, özellikle Adalar Fayı'na dikkat çekerek, bu fayın kırılması durumunda İstanbul için büyük bir tehlike oluşturacağını belirtiyor.

Prof. Dr. Okan Tüysüz de benzer şekilde, Marmara Bölgesi'nde 7 ve üzeri bir deprem olma olasılığının devam ettiğini ifade ediyor. Tüysüz, özellikle Kumburgaz Fayı'nın kırılma potansiyeline vurgu yapıyor.

Bu farklı görüşler, İstanbul'da yaşayan vatandaşlar arasında tedirginlik yaratmaya devam ediyor. Uzmanlar, her ne kadar farklı görüşlere sahip olsalar da, binaların depreme dayanıklı hale getirilmesi ve deprem bilincinin artırılması konusunda hemfikirler.

Özetle, İstanbul depremi konusunda uzmanlar ikiye bölünmüş durumda: bir grup enerjinin boşaldığını düşünürken, diğer grup 7 büyüklüğünde bir deprem riskinin hala devam ettiğini savunuyor. Bu durum, belirsizliği korurken, deprem hazırlıklarının önemini bir kez daha hatırlatıyor.

İstanbul'da meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem, bölgede paniğe neden oldu. Deprem anında bazı hastanelerde görevli sağlık çalışanlarının sergilediği davranışlar takdir topladı. Özellikle yeni doğan bebeklerin bulunduğu bölümlerdeki hemşirelerin soğukkanlılıkla bebekleri koruma çabası kameralara yansıdı.

Haberde, deprem anında bir hastanenin güvenlik kameralarına yansıyan görüntülerine yer veriliyor. Görüntülerde, hemşirelerin depremin şiddetiyle birlikte paniklemeden bebeklerin kuvözlerinin yanına koştuğu ve onları güvenli bir şekilde tutarak sarsıntının geçmesini beklediği görülüyor.

Hemşirelerin bu özverili davranışları, sosyal medyada geniş yankı uyandırdı. Kullanıcılar, sağlık çalışanlarının zor şartlar altında bile görevlerini en iyi şekilde yerine getirme gayretlerini övgüyle karşıladı.

Deprem sonrasında hastanelerde herhangi bir hasar veya yaralanma olup olmadığına dair resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak, yetkililerin konuyla ilgili incelemeleri devam ediyor.

Depremin merkez üssünün Marmara Denizi olduğu ve İstanbul'un yanı sıra çevre illerde de hissedildiği belirtildi. Deprem sonrasında vatandaşlar kısa süreli panik yaşarken, yetkililer olası artçı sarsıntılara karşı dikkatli olunması uyarısında bulundu.

Kandilli Rasathanesi'nin açıklamasına göre, depremin derinliği yaklaşık 10 kilometre olarak ölçüldü.

Çin'in elektrikli araç (EV) üreticileri, iç pazarda elde ettikleri başarıyı küresel arenaya taşıma hedefiyle hareket ediyor. Bu süreçte, rekabetçi fiyatlar, teknolojik yenilikler ve devlet teşvikleri önemli rol oynuyor. Ancak, küresel pazarlara erişimde çeşitli engellerle karşılaşıyorlar.

Çinli EV üreticilerinin küresel pazarlara açılma stratejileri:

• Avrupa Pazarı: Avrupa, Çinli EV üreticileri için önemli bir hedef pazar konumunda. Ancak, Avrupa Birliği'nin (AB) olası anti-damping soruşturmaları ve artan rekabet, bu pazarda zorluklar yaratıyor. Çinli üreticiler, Avrupa'da üretim tesisi kurarak veya yerel ortaklıklar yaparak bu zorlukların üstesinden gelmeye çalışıyor.
• Güneydoğu Asya Pazarı: Güneydoğu Asya, büyüyen EV talebi ve uygun maliyetli üretim imkanları sunması nedeniyle Çinli üreticiler için cazip bir alternatif. Bu pazarda, yerel düzenlemelere uyum sağlamak ve rekabetçi fiyatlar sunmak kritik önem taşıyor.
• Diğer Pazarlar: Latin Amerika, Orta Doğu ve Afrika gibi gelişmekte olan pazarlar da Çinli EV üreticilerinin radarında. Bu pazarlarda, altyapı eksiklikleri ve düşük satın alma gücü gibi zorluklar bulunsa da, uzun vadeli büyüme potansiyeli taşıyor.

Çinli EV üreticilerinin karşılaştığı zorluklar:

• Ticaret Engelleri: AB ve ABD gibi büyük pazarlarda uygulanan ticaret politikaları, Çinli EV'lerin rekabet gücünü azaltabiliyor.
• Regülasyonlar: Farklı ülkelerdeki güvenlik standartları ve çevre düzenlemeleri, Çinli üreticiler için uyum zorlukları yaratıyor.
• Marka Algısı: Bazı pazarlarda, Çin malı ürünlere yönelik olumsuz bir marka algısı bulunuyor. Bu algıyı değiştirmek için, kaliteye yatırım yapmak ve güvenilir bir marka imajı oluşturmak gerekiyor.

Sonuç olarak, Çinli EV üreticileri küresel pazarlara açılma konusunda önemli adımlar atıyor. Ancak, ticaret engelleri, regülasyonlar ve marka algısı gibi zorlukların üstesinden gelmek için stratejik bir yaklaşım benimsemeleri gerekiyor. Teknolojik yenilikler, rekabetçi fiyatlar ve yerel ortaklıklar, bu süreçte başarıya ulaşmalarına yardımcı olabilir.

Fransa Başbakanı François Bayrou'nun kızı Marie Bayrou, katıldığı bir televizyon programında çocukken Katolik okulunda şiddet gördüğünü açıkladı. Marie Bayrou, yaşadığı travmatik deneyimleri kamuoyuyla paylaştı.

Marie Bayrou, France 2 televizyonunda yayınlanan 'Quelle Epoque!' adlı programda, çocukluğunda bir Katolik okulunda yaşadığı şiddet olaylarını anlattı. Bayrou, 'Çocukken bir Katolik okuluna gittim ve orada dayak yedim. Bu bir gerçeklikti.' ifadelerini kullandı. Söz konusu şiddetin fiziksel mi yoksa psikolojik mi olduğuna dair detay vermedi.

Program sunucusu Léa Salamé'nin ısrarlı soruları üzerine Marie Bayrou, bu travmanın kendisini derinden etkilediğini ve uzun yıllar boyunca psikolojik sorunlar yaşamasına neden olduğunu belirtti. Bayrou, bu deneyimini, 'Beni derinden yaralayan bir şeydi ve uzun süre etkisinden kurtulamadım.' şeklinde ifade etti.

François Bayrou, konuyla ilgili henüz bir açıklama yapmadı. Ancak Marie Bayrou'nun açıklamaları, Fransa'daki Katolik okullarında geçmişte yaşanan ve hala gündemde olan şiddet iddialarını tekrar gündeme getirdi. Bu tür olayların aydınlatılması ve mağdurların desteklenmesi gerektiği vurgulandı.

Marie Bayrou'nun açıklamaları, Fransa'da eğitim sistemindeki şiddet konusuna dikkat çekerek, okullarda güvenli bir ortamın sağlanmasının önemini bir kez daha hatırlattı. Konuyla ilgili soruşturma başlatılıp başlatılmayacağı henüz bilinmiyor.

Papa Francis, Paskalya öncesinde anlamlı bir bağışta bulunarak Roma'daki bir çocuk cezaevine 200.000 euro gönderdi. Bu bağışın, cezaevindeki gençlerin eğitim ve rehabilitasyon süreçlerine destek olması amaçlanıyor. Detaylar henüz netleşmese de, paranın gençlerin ihtiyaçları doğrultusunda kullanılacağı belirtiliyor.

Papa Francis'in bu türden yardımları sıkça yaptığı biliniyor. Özellikle dezavantajlı gruplara yönelik hassasiyetiyle tanınan Papa, daha önce de farklı vesilelerle cezaevlerine, mülteci kamplarına ve yoksul bölgelere maddi ve manevi destek sağlamıştı. Bu son bağış da, Papa'nın sosyal adaleti ve merhameti teşvik etme çabalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor.

Vatikan kaynakları, bağışın cezaevindeki gençlerin mesleki eğitim almasına, kişisel gelişimlerine katkıda bulunacak programlara katılmasına ve topluma yeniden entegre olmalarını kolaylaştıracak imkanlara erişmelerine yardımcı olacağını ifade etti.

Papa Francis'in bu örnek davranışı, dünya genelinde takdirle karşılandı. Birçok kişi, Papa'nın bu tür eylemlerinin, insanlara umut aşıladığını ve dayanışma ruhunu güçlendirdiğini belirtiyor. Bağışın miktarı önemli olmakla birlikte, sembolik anlamının çok daha büyük olduğu vurgulanıyor.

Bu bağışın, Roma'daki çocuk cezaevinde kalan gençlerin hayatlarında olumlu bir fark yaratması bekleniyor. Papa Francis'in bu anlamlı jesti, Paskalya'nın ruhuna uygun bir şekilde, ihtiyaç sahiplerine el uzatmanın önemini bir kez daha hatırlatıyor.

Suzanne Collins'in Açlık Oyunları serisinin yeni filmi Sunrise on the Reaping'in oyuncu kadrosu belli oldu. Filmde Haymitch Abernathy karakterinin gençliğini canlandıracak isimler Joseph Zada ve Whitney Peak oldu. Lionsgate tarafından yapılan açıklamaya göre Zada, 16 yaşındaki Haymitch Abernathy'i, Peak ise Maysilee Donner'ı canlandıracak.

Francis Lawrence'ın yönetmen koltuğunda oturduğu film, 2026 yılında vizyona girecek. Film, 50. Açlık Oyunları'nı ve Haymitch'in bu oyunlardaki mücadelesini konu alacak. Bu oyunlar, çeyrek asır oyunları olarak da bilinir ve her 25 yılda bir daha da acımasız hale gelir.

Haymitch Abernathy karakteri, serinin önceki filmlerinde Woody Harrelson tarafından canlandırılmıştı. Yeni film, Haymitch'in Açlık Oyunları'ndaki zaferini ve sonrasındaki hayatını daha detaylı bir şekilde ele alacak.

Whitney Peak, daha önce Gossip Girl ve Hocus Pocus 2 gibi yapımlarda rol almıştı. Joseph Zada ise bu filmle birlikte büyük bir çıkış yakalaması bekleniyor.

Filmin yapımcılığını Nina Jacobson ve Brad Simpson üstlenirken, senaryoyu Michael Arndt uyarlıyor. Sunrise on the Reaping, Açlık Oyunları evrenine yeni bir soluk getirmeyi hedefliyor.