Basketbol efsanesi Kobe Bryant'ın 1996 yılında Los Angeles Lakers formasıyla çıktığı ilk maçta giydiği forma, New York'taki Sotheby's müzayede evinde düzenlenen açık artırmada 3,7 milyon dolara satılarak rekor kırdı.

Forma, Bryant'ın Lakers kariyerinin başlangıcına ait olması ve genç yıldızın ilk profesyonel maçında giydiği kıyafet olması nedeniyle büyük önem taşıyor. Açık artırmada, formanın 5 ila 7 milyon dolar arasında bir fiyata satılması bekleniyordu. Ancak sonuç, bu beklentinin altında kaldı.

Sotheby's, formanın daha önce özel bir koleksiyoncunun elinde bulunduğunu ve uzun yıllardır kamuoyuna sergilenmediğini belirtti. Müzayede evi, formanın Bryant'ın kariyerinin sembolik bir parçası olduğunu vurguladı.

Kobe Bryant, 2020 yılında bir helikopter kazasında hayatını kaybetmişti. Ölümü, dünya genelinde büyük üzüntü yaratmış ve basketbol camiasını yasa boğmuştu.

Bu satış, spor hatıralarının değerinin ne kadar yüksek olabileceğini bir kez daha gösterdi. Bryant'ın forması, spor tarihine duyulan ilgiyi ve efsane oyuncuya olan saygıyı simgeliyor.

Psikolog Merve Öztürk, deprem sonrası çocuklarda görülebilecek travma belirtilerine dikkat çekerek, bu belirtilerin farklı şekillerde ortaya çıkabileceğini belirtti. Öztürk, çocukların yaşadıkları travmatik deneyimlerin ardından gelişimsel olarak daha önceki evrelerine dönebileceklerini ifade etti. Bu durum, özellikle alt ıslatma, parmak emme, konuşma bozuklukları ve aşırı huysuzluk gibi davranışlarla kendini gösterebilir.

Öztürk, bu tür gerileme davranışlarının, çocukların yaşadıkları yoğun stres ve kaygıyla başa çıkma mekanizması olarak görülebileceğini vurguladı. Çocukların bu dönemde güvende hissetmeye, sevilmeye ve kabul görmeye ihtiyaç duyduklarını belirten Öztürk, ebeveynlerin sabırlı ve anlayışlı olmasının önemine dikkat çekti.

Ebeveynlerin çocuklarına bu süreçte nasıl destek olabileceğine dair önerilerde bulunan Öztürk, öncelikle çocukların duygularını ifade etmelerine olanak tanınması gerektiğini söyledi. Çocukların konuşmak istememesi durumunda ise resim çizme, oyun oynama veya diğer yaratıcı aktivitelerle duygularını dışa vurmalarına yardımcı olunabileceği belirtildi. Ayrıca, çocukların günlük rutinlerine geri dönmelerinin ve normalleşme sürecine adapte olmalarının desteklenmesi gerektiği vurgulandı.

Öztürk, deprem travmasının etkilerinin uzun sürebileceğini ve bazı çocukların profesyonel yardıma ihtiyaç duyabileceğini de sözlerine ekledi. Ebeveynlerin, çocuklarında belirgin davranış değişiklikleri gözlemlemeleri durumunda bir uzmana danışmaları öneriliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kanal İstanbul projesi, yeniden gündeme geldi. Projenin çevresel etkileri, maliyeti ve gerekliliği konusundaki tartışmalar devam ediyor.

Projenin Amacı: Kanal İstanbul, İstanbul Boğazı'ndaki gemi trafiğini azaltmayı ve olası deniz kazalarının önüne geçmeyi hedefliyor. Ayrıca, proje ile yeni yaşam alanları ve ticari alanlar oluşturulması planlanıyor.

Çevresel Etkiler: Projeye karşı çıkanlar, Kanal İstanbul'un bölgedeki su kaynaklarını olumsuz etkileyeceğini, doğal yaşamı tahrip edeceğini ve deprem riskini artıracağını savunuyor. Kanalın açılmasıyla birlikte Marmara Denizi'nin Karadeniz'e göre daha tuzlu ve yoğun olduğu, bu durumun deniz canlıları üzerinde olumsuz etkileri olabileceği belirtiliyor.

Maliyet: Projenin maliyeti de tartışma konularından biri. Projenin finansmanı ve ekonomik getirisi hakkında farklı görüşler bulunuyor. Projenin kamu kaynaklarıyla mı yoksa özel sektör yatırımlarıyla mı finanse edileceği belirsizliğini koruyor.

Planlama Süreci: Kanal İstanbul projesinin planlama süreci de eleştiriliyor. Projenin ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporunun yeterliliği ve şeffaflığı konusunda soru işaretleri bulunuyor.

Son Gelişmeler: İktidar, projenin yapımına kararlı olduğunu belirtiyor. Proje güzergahında imar planları yapılıyor ve kamulaştırma çalışmaları devam ediyor. Ancak, projenin ne zaman tamamlanacağı ve hangi koşullarda hayata geçirileceği henüz net değil.

Alternatifler: Projeye karşı çıkanlar, İstanbul Boğazı'ndaki gemi trafiğini düzenlemek için daha az maliyetli ve çevresel etkisi daha düşük alternatif çözümlerin değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor.

İstanbul'da görülen bir davada, çeşitli üniversitelerden öğrenciler hakim karşısına çıktı. Duruşmayı takip eden Avukat Özgür Çelik, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla gençlerle dayanışma gösterdi. Çelik, paylaşımında, "Bugün Çağlayan Adliyesi’nde üniversiteli gençlerin duruşmasındaydık. Gençler yalnız değildir!" ifadelerine yer verdi.

Duruşmanın detaylarına ilişkin net bilgiler haberde yer almamakla birlikte, Özgür Çelik'in katılımı ve dayanışma mesajı vurgulanmaktadır. Gençlerin hangi suçlamalarla yargılandığı veya davanın içeriği hakkında ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Ancak, duruşmanın Çağlayan Adliyesi'nde gerçekleştiği ve üniversite öğrencilerinin yargılandığı belirtilmektedir.

Avukat Özgür Çelik'in sosyal medya üzerinden yaptığı bu açıklama, gençlerin yaşadığı sorunlara dikkat çekmek ve onlara destek olmak amacıyla yapılmıştır. Duruşmaya katılarak gençlere yalnız olmadıklarını hissettirmek ve dayanışma mesajı vermek amaçlanmıştır.

Özetle, haberde İstanbul'da görülen bir davada üniversiteli gençlerin yargılandığı ve Avukat Özgür Çelik'in duruşmaya katılarak gençlerle dayanışma içinde olduğu belirtilmektedir.

Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün, beklenen Marmara depremi öncesinde alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi için deprem şurası toplanması çağrısında bulundu. Akgün, Büyükçekmece Belediyesi tarafından düzenlenen 'Afetlere Hazırlık ve Kentsel Dönüşüm' konulu panelde yaptığı konuşmada, İstanbul'da yaşanabilecek olası bir depremin etkilerini en aza indirmek için bilim insanları, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimlerin bir araya gelerek ortak bir strateji oluşturması gerektiğini vurguladı.

Panelde, kentsel dönüşümün önemine dikkat çekilirken, mevcut yapı stokunun depreme dayanıklı hale getirilmesi için yapılması gerekenler tartışıldı. Başkan Akgün, özellikle riskli bölgelerdeki yapıların tespit edilerek öncelikli olarak dönüştürülmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, vatandaşların deprem bilincinin artırılması ve afetlere hazırlıklı olmaları için eğitim çalışmalarının yaygınlaştırılması gerektiği de vurgulandı.

Akgün, deprem şurasının, İstanbul'un deprem riskine karşı daha dirençli hale gelmesi için önemli bir adım olacağını ifade etti. Şurada alınacak kararların, yerel yönetimlerin ve merkezi hükümetin ortaklaşa uygulayacağı bir eylem planına dönüştürülmesi gerektiğini söyledi. Akgün, “Deprem bir gerçek ve bu gerçekle yüzleşmek zorundayız. Bilimsel veriler ışığında hareket ederek, olası bir afete karşı en iyi şekilde hazırlanmalıyız” dedi.

Panelde, Büyükçekmece Belediyesi'nin kentsel dönüşüm projeleri hakkında da bilgi verildi. Belediyenin, deprem riski taşıyan bölgelerde başlattığı dönüşüm çalışmalarının hızla devam ettiği belirtildi. Ayrıca, yeni yapılacak binaların deprem yönetmeliklerine uygun olarak inşa edilmesinin sağlanması için sıkı denetimler yapıldığı ifade edildi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sadık Gardiyanoğlu'nun çocukların iş gücüne katılımıyla ilgili açıklamaları kamuoyunda tartışmalara yol açtı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'ın konuya ilişkin yaptığı açıklamaların ardından, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sadık Gardiyanoğlu'nun sözlerinin yanlış anlaşıldığı belirtildi.

Bakan Gardiyanoğlu'nun ifadeleri üzerine başlayan tartışmalara değinen Bakan Memişoğlu, niyetlerinin çocukları rencide etmek olmadığını vurguladı. Memişoğlu, çocukların korunması ve refahının devletin öncelikli görevlerinden biri olduğunu ifade etti.

Bakan Memişoğlu, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: 'Çocuklarımızın sağlıklı ve güvenli bir ortamda yetişmeleri, eğitimlerini tamamlamaları ve geleceğe hazırlanmaları en büyük arzumuzdur. Bu nedenle, çocuk işçiliğinin her türlüsüne karşı olduğumuzu ve bu konuda sıfır tolerans politikası izlediğimizi bir kez daha vurgulamak isterim.'

Ayrıca Memişoğlu, Bakan Gardiyanoğlu’nun açıklamalarının bağlamından koparıldığını ve yanlış yorumlandığını düşündüğünü belirtti. Amaçlarının çocukların haklarını korumak ve onların gelişimine katkıda bulunmak olduğunu sözlerine ekledi.

Bakan Memişoğlu, konuyla ilgili hassasiyet gösteren tüm vatandaşlara teşekkür ederek, çocukların refahı için çalışmaya devam edeceklerini dile getirdi.

Sonuç olarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sadık Gardiyanoğlu'nun çocukların iş gücüne katılımıyla ilgili sözleri üzerine başlayan tartışmalar, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'ın açıklamaları ve Bakan Memişoğlu’nun konuya açıklık getirmesiyle farklı bir boyut kazandı. Bakan Memişoğlu, niyetlerinin çocukları rencide etmek olmadığını ve çocukların korunmasının devletin öncelikli görevlerinden olduğunu vurguladı.

Türkiye'de kredi kartı harcamaları, vatandaşların faiz oranlarından kaçışı ve nakit avanslardaki kısıtlamalar nedeniyle rekor seviyeye ulaştı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından açıklanan son verilere göre, kredi kartı harcamaları tarihinde ilk kez 2 trilyon lira sınırını aşarak önemli bir eşiği geride bıraktı.

Kredi kartı harcamalarındaki bu yükselişin temel nedenleri arasında, tüketici kredisi faizlerindeki artış ve nakit avans kullanımlarının zorlaşması gösteriliyor. Faiz oranlarının yüksekliği, vatandaşları kredi kartlarına yönlendirirken, nakit avanslardaki sınırlamalar da harcamaların kredi kartları üzerinden yapılmasını teşvik ediyor.

BDDK verilerine göre, kredi kartı harcamalarının yanı sıra tüketici kredisi ve konut kredisi gibi diğer kredi türlerinde de önemli değişimler gözlendi. Tüketici kredilerindeki büyüme hızı yavaşlarken, konut kredilerinde de benzer bir trendin olduğu belirtiliyor. Bu durum, vatandaşların kredi kullanım alışkanlıklarında bir dönüşüm yaşandığını gösteriyor.

Ekonomistler, kredi kartı harcamalarındaki bu artışın, hane halkının finansal durumunu daha da zorlaştırabileceği konusunda uyarıyor. Kredi kartı borçlarının ödenmesindeki güçlükler, ilerleyen dönemlerde takipteki alacakların artmasına ve bankacılık sektöründe sorunlara yol açabilir. Bu nedenle, tüketicilerin kredi kartı kullanımlarında daha dikkatli olmaları ve bütçelerini aşmamaları önem taşıyor.

Hükümetin ve ilgili kurumların, kredi kartı harcamalarındaki bu artışı yakından takip ederek, gerekli önlemleri alması bekleniyor. Tüketici haklarının korunması, finansal okuryazarlığın artırılması ve kredi kartı kullanımının daha bilinçli hale getirilmesi, bu süreçte atılması gereken adımlar arasında yer alıyor.

Özetle, vatandaşların faizden kaçarak kredi kartlarına yönelmesi, harcamaların rekor seviyelere ulaşmasına neden oldu. Bu durumun ekonomik etkileri ve alınması gereken önlemler, önümüzdeki dönemde yakından takip edilecek.

Rusya, Ukrayna'nın başkenti Kiev'i hedef alan bir saldırı gerçekleştirdi. Saldırı, uluslararası kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, eski ABD Başkanı Donald Trump'tan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yönelik sert bir uyarı geldi.

Trump, yaptığı açıklamada, "Putin'in bu saldırıları durdurması gerekiyor. Artık yeter" ifadelerini kullandı. Trump'ın bu açıklaması, Rusya-Ukrayna savaşına yönelik artan uluslararası tepkinin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Kiev'deki saldırının detaylarına ilişkin henüz net bilgiler bulunmazken, can kaybı ve maddi hasar olduğu belirtiliyor.

Ukrayna yetkilileri, saldırıyı şiddetle kınayarak, uluslararası toplumu Rusya'ya karşı daha sert yaptırımlar uygulamaya çağırdı. Saldırının ardından Kiev'de güvenlik önlemleri artırılırken, halk sığınaklara yöneldi. Rusya tarafından henüz resmi bir açıklama yapılmazken, saldırının askeri hedeflere yönelik olduğu iddia ediliyor.

Savaşın başından bu yana Kiev, birçok kez Rus saldırılarının hedefi oldu. Uluslararası kuruluşlar, sivillerin korunması çağrısında bulunarak, savaşın uluslararası hukuka uygun şekilde yürütülmesi gerektiğini vurguluyor. Trump'ın açıklamaları, ABD'nin savaşla ilgili tutumunun netleşmesi açısından da önem taşıyor.

Özetle, Rusya'nın Kiev'e yönelik saldırısı ve Trump'ın Putin'e yönelik sert uyarısı, savaşın seyrini etkileyebilecek önemli gelişmeler olarak değerlendiriliyor. Uluslararası toplumun tepkisi ve atılacak adımlar, savaşın geleceği açısından belirleyici olacak.

Narin Güran cinayeti davasında, cinayetin ardından delilleri karartmak ve şüphelileri saklamakla suçlanan 15 sanığın yargılanmasına devam edildi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, tutuksuz sanıklar ve avukatları hazır bulundu. Duruşmada sanıklar, üzerlerine atılı suçlamaları reddederek beraatlarını talep etti.

Mahkeme heyeti, sanıkların savunmalarını aldıktan sonra, dosyadaki eksikliklerin giderilmesine karar verdi. Heyet, olay yeri inceleme raporunun ve tanık ifadelerinin detaylı bir şekilde incelenmesi için dosyanın bilirkişiye gönderilmesine hükmetti. Ayrıca, bazı tanıkların yeniden dinlenmesine karar verildi.

Davanın geçmişi: Narin Güran, 2013 yılında İstanbul'da öldürülmüştü. Cinayetin ardından başlatılan soruşturmada, Güran'ın eski sevgilisi olduğu iddia edilen Ömer T. tutuklanmıştı. Ömer T., yargılama sonucunda müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Ancak, cinayetin ardından bazı kişilerin delilleri kararttığı ve şüphelileri sakladığı iddiasıyla yeni bir soruşturma başlatılmıştı. Bu soruşturma kapsamında 15 kişi hakkında suçluyu kayırma suçundan dava açılmıştı.

Duruşma, eksikliklerin giderilmesi ve tanıkların dinlenmesi için ileri bir tarihe ertelendi.

• Sanıklar: 15 kişi
• Suçlama: Suçluyu kayırma
• Maktul: Narin Güran