CHP'de bir grup eski delege, 5 Kasım 2023 tarihinde gerçekleşen 21. Olağanüstü Kurultay'ın iptali için Ankara Sulh Hukuk Mahkemesi'ne dava açtı. Davacılar, kurultayın usulsüz yapıldığını ve tüzük hükümlerine aykırı olduğunu iddia ederek, Özgür Özel'in genel başkanlık görevinden alınmasını talep etti.

Dava dilekçesinde, kurultayda yeterli sayıda delegenin bulunmadığı, oy kullanma işlemlerinde usulsüzlükler yapıldığı ve sonuçların manipüle edildiği gibi çeşitli iddialar yer alıyor. Ayrıca, Özgür Özel'in genel başkan seçilme sürecinde de tüzük ihlalleri yapıldığı öne sürülüyor.

Eski delegeler, mahkemeden kurultayın iptalini ve Özgür Özel'in genel başkanlık yetkilerinin askıya alınmasını talep ediyor. Dava dilekçesinde, kurultayın iptal edilmesi halinde, CHP'nin yeniden bir kurultay yaparak yeni genel başkanını seçmesi gerektiği belirtiliyor.

Bu dava, CHP içinde Özgür Özel'e karşı olan muhalefetin bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Kurultay sürecinde yaşanan tartışmalar ve usulsüzlük iddiaları, partideki gerginliği daha da artırmış durumda. Davanın sonucunun, CHP'nin geleceği üzerinde önemli etkileri olabileceği belirtiliyor.

Davanın açılmasıyla birlikte, CHP yönetiminden henüz resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak, parti içindeki bazı kaynaklar, davanın siyasi motivasyonlu olduğunu ve hukuki dayanağının zayıf olduğunu savunuyor.

İstanbul'da beklenen büyük deprem olasılığı, şehirdeki riskli konutların ve acilen yıkılması gereken binaların durumunu tekrar gündeme taşıdı. Özellikle 1999 Marmara Depremi'nin ardından yapılan araştırmalar ve çalışmalar, İstanbul'daki yapı stokunun önemli bir bölümünün depreme karşı dayanıksız olduğunu ortaya koyuyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve diğer ilgili kurumlar tarafından yapılan analizler, İstanbul'da yüz binlerce konutun deprem riski taşıdığını gösteriyor. Bu konutların bir kısmı orta ve hafif hasarlı olarak tespit edilirken, bir kısmının ise olası bir depremde ağır hasar görmesi veya yıkılması bekleniyor.

Uzmanlar, İstanbul'daki yapıların yaş ortalamasının yüksek olmasının ve kaçak yapılaşmanın yaygın olmasının deprem riskini artıran önemli faktörler olduğunu belirtiyor. Ayrıca, zemin etüdü yapılmadan inşa edilen veya yanlış zemin üzerine kurulan binaların da depremde daha fazla zarar görme olasılığı bulunuyor.

Deprem riskini azaltmak için alınması gereken önlemler arasında, riskli yapıların tespit edilerek güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden yapılması, imar planlarının deprem gerçeğine uygun olarak güncellenmesi ve vatandaşların deprem konusunda bilinçlendirilmesi yer alıyor.

İstanbul'da olası bir depremde can kaybını en aza indirmek için, yetkililerin ve vatandaşların işbirliği içinde hareket etmesi ve gerekli önlemleri ivedilikle alması büyük önem taşıyor.

• Riskli yapıların tespiti ve dönüşümü hızlandırılmalı.
• Vatandaşlar deprem konusunda bilinçlendirilmeli ve bilgilendirilmeli.
• İmar planları deprem riskine göre yeniden düzenlenmeli.

MKE Ankaragücü, olağanüstü seçimli genel kurul yapılmasına karar verdi. Kulüpten yapılan açıklamaya göre, genel kurulun ilk toplantısı 11 Mayıs Cumartesi günü saat 10.30'da Yenimahalle Belediyesi Dört Mevsim Tiyatro Salonu'nda gerçekleştirilecek.

Çoğunluğun sağlanamaması durumunda ise ikinci toplantı, 18 Mayıs Cumartesi günü aynı yer ve saatte yapılacak. Genel kurulda çoğunluk aranmayacak ve seçim gerçekleştirilecek.

Kongre gündemi şu şekilde belirlendi:

1. Açılış ve Yoklama
2. Kongre Başkanlık Divanı Seçimi
3. Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı
4. Yönetim Kurulu Faaliyet Raporu ile Denetim Kurulu Raporunun Okunması ve Müzakeresi
5. Bilanço ile Gelir Gider Tablolarının Okunması ve Müzakeresi
6. Yönetim Kurulunun İbrası
7. Denetim Kurulunun İbrası
8. Tahmini Bütçenin Okunması ve Oylanması
9. Kurul Üyelerinin Seçimi (Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu, Disiplin Kurulu, Sicil Kurulu)
10. Dilek ve Temenniler
11. Kapanış

MKE Ankaragücü'nde yapılacak olan bu olağanüstü seçimli genel kurul, kulübün geleceği açısından önemli kararların alınmasına sahne olacak.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ile Kazakistan Milli Bankası arasında 28 milyar TL tutarında bir swap anlaşması imzalandı. Anlaşma, iki ülke arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine katkı sağlamayı hedefliyor.

TCMB tarafından yapılan açıklamada, söz konusu anlaşmanın, Türkiye ile Kazakistan arasındaki finansal işbirliğinin güçlendirilmesine yönelik önemli bir adım olduğu belirtildi. Swap anlaşmasının, iki ülke arasındaki yerel para birimleri ile gerçekleştirilecek ticareti kolaylaştıracağı ve dış ticaretin finansmanına destek sağlayacağı vurgulandı.

Açıklamada ayrıca, bu tür anlaşmaların, uluslararası finansal istikrarın desteklenmesine ve ülkeler arasındaki ekonomik bağların derinleşmesine katkıda bulunduğu ifade edildi. Kazakistan Milli Bankası tarafından yapılan açıklamada da, anlaşmanın iki ülke arasındaki ekonomik ortaklığın daha da geliştirilmesine olanak tanıyacağı belirtildi.

Swap anlaşması, iki ülkenin merkez bankalarının karşılıklı olarak kendi para birimlerini değiş tokuş etmelerini sağlıyor. Bu sayede, ticaret yapan şirketler, döviz kuru riskinden korunarak, yerel para birimleri ile ticaret yapma imkanı buluyorlar. Anlaşmanın, özellikle iki ülke arasındaki küçük ve orta ölçekli işletmelerin ticaretini kolaylaştıracağı öngörülüyor.

Türkiye ve Kazakistan arasındaki ticaret hacmi son yıllarda sürekli artış gösteriyor. Bu swap anlaşmasının, ticaret hacminin daha da artmasına ve ekonomik ilişkilerin daha da güçlenmesine katkı sağlaması bekleniyor. Anlaşmanın detayları ve uygulama esasları hakkında daha fazla bilgi ilerleyen günlerde kamuoyu ile paylaşılacak.

Swap Anlaşmasının Olası Etkileri:

• İki ülke arasındaki ticaretin kolaylaşması
• Döviz kuru riskinin azalması
• Yerel para birimleri ile ticaretin teşvik edilmesi
• Ekonomik ilişkilerin güçlenmesi

Yozgatlı çiftçinin yaşadığı sorunlara Diyarbakırlı bir çiftçiden destek geldi. Yozgatlı çiftçinin mazot ve gübre fiyatlarındaki artışa dikkat çekerek yaşadığı zorlukları anlatmasının ardından, Diyarbakırlı çiftçi de benzer sorunlarla karşılaştıklarını ifade etti.

Diyarbakırlı çiftçi, girdi maliyetlerinin yüksekliğine vurgu yaparak, “Yozgatlı çiftçi kardeşimizi çok iyi anlıyorum. Biz de aynı dertten muzdaribiz. Mazot olmuş 40 lira, gübre olmuş dünya para. Bu şartlarda nasıl üretim yapacağız? Devletimizden destek bekliyoruz,” dedi.

Çiftçiler, artan maliyetler ve girdi fiyatları karşısında zor durumda olduklarını belirterek, yetkililerden destek beklediklerini dile getirdiler. Özellikle mazot, gübre ve ilaç gibi temel girdilerdeki fiyat artışlarının, üretim maliyetlerini önemli ölçüde artırdığı ve çiftçilerin rekabet gücünü azalttığı vurgulandı.

Her iki çiftçi de, tarımın ülke ekonomisi için stratejik bir sektör olduğunu ve desteklenmesi gerektiğini belirterek, hükümetin tarım politikalarını gözden geçirmesi ve çiftçilere yönelik daha kapsamlı destekler sunması gerektiğini ifade ettiler.

Çiftçiler, sorunlarının çözümü için birlik ve beraberlik içinde hareket etme çağrısında bulundular. Ortak sorunlara ortak çözümler bulmak için çiftçi örgütlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının daha aktif rol oynaması gerektiği belirtildi.

Fransa'da meydana gelen bir okul saldırısı, ülkeyi yasa boğdu. Bir öğretmen hayatını kaybederken, üç kişi de yaralandı. Saldırı, ülkenin kuzeyindeki Arras kentinde bulunan Gambetta Lisesi'nde gerçekleşti.

Olay yerine çok sayıda polis ve acil servis ekibi sevk edildi. Saldırganın kimliği ve motivasyonu hakkında henüz net bir açıklama yapılmadı. Ancak, bazı kaynaklar saldırganın okulda eski bir öğrenci olduğunu ve radikal görüşlere sahip olduğunu iddia ediyor.

Fransa İçişleri Bakanı Gérald Darmanin, olayla ilgili soruşturmanın devam ettiğini ve güvenlik önlemlerinin artırıldığını açıkladı. Darmanin, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Arras'taki Gambetta Lisesi'nde yaşanan bıçaklı saldırı sonrasında bir öğretmen hayatını kaybetti. Yaralılara acil şifalar diliyorum. Olay yerindeyiz ve soruşturma sürüyor." ifadelerini kullandı.

Saldırı, Fransa genelinde büyük bir üzüntü ve endişe yarattı. Eğitim sendikaları, okullarda güvenlik önlemlerinin yetersiz olduğunu belirterek, daha fazla önlem alınması çağrısında bulundu. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un da olayla ilgili bir açıklama yapması bekleniyor.

Saldırının ardından okuldaki öğrenciler ve öğretmenler büyük bir travma yaşadı. Psikologlar, öğrencilere ve öğretmenlere destek sağlamak için okulda görevlendirildi. Okulun önünde toplanan veliler, çocuklarının güvenliğinden endişe duyduklarını dile getirdi.

Fransa'da son yıllarda okullara yönelik saldırılar artış gösteriyor. Bu durum, eğitim camiasında büyük bir tedirginliğe yol açarken, güvenlik önlemlerinin artırılması yönündeki talepleri de beraberinde getiriyor.

CHP Grup Başkanı Özgür Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Ayşe Ateş'in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesine ilişkin açıklamalarını değerlendirdi. Özel, Bahçeli'nin açıklamalarını 'tutuksuz yargılama istiyor' şeklinde okuduğunu ifade etti.

Özel, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Sinan Ateş cinayetiyle ilgili gelişmelere değinen Özel, Ayşe Ateş'in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmeyi ve sonrasında yaşanan tartışmaları yakından takip ettiğini belirtti.

Bahçeli'nin açıklamalarına ilişkin yorum yapan Özel, “Devlet Bahçeli'nin açıklamalarını okudum. Ben o açıklamadan Sayın Bahçeli'nin bu davanın sanıklarının tutuklu yargılanmasından rahatsızlık duyduğunu, tutuksuz yargılama istiyor diye okudum. Ama bu benim yorumum. Sayın Bahçeli'nin ne demek istediğini en iyi kendisi bilir” dedi.

Özel, açıklamalarının devamında, Sinan Ateş cinayeti davasının seyrinin kamuoyunun vicdanını yaraladığını ve adaletin sağlanması için ellerinden geleni yapacaklarını vurguladı. Ayrıca, davanın tüm boyutlarıyla aydınlatılması ve sorumluların cezalandırılması gerektiğini ifade etti.

Özel'in bu açıklamaları, siyasi kulislerde geniş yankı uyandırdı. Bahçeli'nin açıklamalarının ne anlama geldiği ve davanın geleceğiyle ilgili tartışmaların önümüzdeki günlerde de devam etmesi bekleniyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) toplam rezervleri, son beş haftadır aralıksız olarak gerileme gösteriyor. Son verilere göre, toplam rezervler 126 milyar doların altına inmiş durumda.

Döviz rezervlerindeki düşüş dikkat çekiyor. Bu düşüşün nedenleri arasında, döviz piyasalarına yapılan müdahaleler ve artan döviz talebi gösteriliyor. Ekonomistler, rezervlerdeki bu azalmanın, Türk Lirası üzerindeki baskıyı artırabileceği ve enflasyonla mücadeleyi zorlaştırabileceği konusunda uyarıyorlar.

Rezervlerdeki erimenin devam etmesi halinde, TCMB'nin para politikası araçlarını kullanma konusunda daha da sınırlanabileceği belirtiliyor. Bu durum, ekonomik istikrarı sağlama ve finansal piyasalardaki güveni koruma açısından önemli bir risk oluşturuyor.

Analistler, TCMB'nin rezerv yönetim stratejisini gözden geçirmesi gerektiğini vurguluyorlar. Özellikle, döviz rezervlerini daha etkin kullanma ve dış şoklara karşı daha dayanıklı bir yapı oluşturma konusunda adımlar atılması gerektiği belirtiliyor. Ayrıca, şeffaf bir iletişim politikası izlenerek piyasalara güven verilmesinin de önemli olduğu ifade ediliyor.

Bu gelişmeler, Türkiye ekonomisi üzerindeki belirsizlikleri artırırken, yatırımcıların ve vatandaşların dikkatle takip ettiği bir konu olmaya devam ediyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yayımlanan verilere göre, reel sektörün döviz pozisyonu açığı Ağustos ayında artış gösterdi.

Ağustos 2023 döneminde reel sektörün döviz varlıkları 175 milyar 293 milyon dolar, yükümlülükleri ise 327 milyar 756 milyon dolar olarak gerçekleşti. Böylece, reel sektörün net döviz pozisyonu açığı 152 milyar 463 milyon dolar oldu.

Bir önceki ay olan Temmuz 2023'te bu açık 149 milyar 877 milyon dolar seviyesindeydi. Bu durum, reel sektörün döviz açığının bir ayda yaklaşık 2 milyar 586 milyon dolar arttığını gösteriyor.

Varlıklar bir önceki aya göre 2 milyar 118 milyon dolar artarken, yükümlülükler 4 milyar 704 milyon dolar arttı. Yükümlülükler kaleminde, kısa vadeli yükümlülüklerin (bir yıl içinde ödenecek) payı yüzde 24,1 olarak gerçekleşti.

Merkez Bankası’nın verilerine göre, aynı dönemde uzun vadeli yükümlülükler 3 milyar 711 milyon dolar arttı, kısa vadeli yükümlülükler ise 993 milyon dolar arttı.

Bu gelişmeler, reel sektörün döviz cinsinden borçlarının arttığını ve döviz kuru riskine karşı daha hassas hale geldiğini işaret ediyor. Döviz açığındaki artış, Türk lirasındaki değer kaybı beklentilerini de beraberinde getirebilir. Bu durum, şirketlerin yatırım ve üretim kararlarını etkileyebilir.